Okullar,
haftanın birkaç günü açıldı salgına karşın. Ne yazık ki kovid 19, öğretmen ve
öğrenciler arasında sinsice yayılma fırsatı buldu. Kesin sayılar açıklanmasa da
okullara giden birçok öğrenciye ve öğretmene virüs bulaştı. Okulların böyle bir
salgın döneminde açılmasının yanlışlığını söylemiştik daha önce.
Özel
okulcu bakanın, özel okulların kepenk indirmemesi için yaptığı atak elinde
patladı. Okular, virüsün yayılması için bir ortam oluşturdu. Şimdi geçmişi
tartışma zamanı değil. Bundan sonra ne yapılacağı çok önemli. Uzaktan eğitim
nasıl yürütülecek? Evlerde, ne zamana dek tutsaklık yaşayacağı belli olmayan
öğrencilerin nasıl eğitileceği gündemimizde olmalı. Okulların yeniden açılması
isteniyorsa öncelikle toplu taşım araçları yeniden yapılandırılmalı, bu konuda
sağlıklı önlemler alınmalı. Salgını durduracak “maske, sosyal ara, sosyal
yalıtım ve temizlik” gibi kurallara kesinlikle uymak gerek. Uymayanlara da
yaptırımlar ödünsüz uygulan malı.
Yeniden
evlere kapandığımız bu günlerde korona tutsaklığımızı hem kendimiz hem de çocuklarımız
için verimli duruma getirebiliriz. Nasıl mı?
Yıllardır
evimin balkonunda kısıtlı olanaklarla sebze yetiştirmekteyim. Bahar ve yaz
mevsimlerinde biber (altı tür), salatalık, nane, semizotu... Bu yıla kadar
domates de yetiştiriyordum, bu baharda vazgeçtim. Çünkü domates geniş alan
istiyor. Balkondaki saksılar ona dar gelmekte. Salatalık ve biberlerin
gelişmesini de engelliyor. Kışınsa balkondaki saksılarımız marul, soğan,
maydanoz, rokalarla bezenmekte. Bu yıl dereotu deneyeceğim.
Sulamayı
mı nasıl yapmaktayız? Mutfak musluğunun altında bir leğenimiz var. Yıkadığımız
sebze ve meyvelerin suları orada birikmekte. Biriken suları döküyoruz
sebzelerimize.
Balkon,
kent çölünde güzel bir vahamız. Sabahleyin oradan bir salatalık ve bir biber
koparıp yemek yaz günlerinin olağanüstü mutluluğu olmakta. Kışın orada
yetiştirdiğimiz sebzelerden yaptığımız salataların lezzetini anlatmama gerek
var mı? Evde kalmak zorunda olan çocuklarımızla balkonlarda (Balkon varsa tabi
ki, yeni evlerde balkonsuzluk moda) sebze yetiştirebiliriz. Bu hem çocukların
sabır eğitimine destek verir hem onların evlerde sıkılmasını önler.
Peki,
evde sebze yetiştirmenin dışında ne yapabiliriz? Aslında yapacak o kadar çok
şey var ki… Bunların en başında ailece kitap okuma gelir. Evdeki tutsaklığı
bilgi edinme fırsatına dönüştürebiliriz. Evlerimizi düşünsel bir fırtınanın
eksik olmadığı yuvalara dönüştürebiliriz.
Kitap
okumanın dışında el becerilerini geliştirecek, yaratıcı etkinlikler
yapılabilir. Bunun içinde derin arayışlara girişmeye gerek yok, geçmişimize
bakmamız yeterli.
Yakın
zamana dek yaşamımızda olan birçok el sanatlarını yeniden keşfedebiliriz. Korona
günlerinde evimizi küçük bir atölyeye çevirebiliriz. Öncelikle okuduğumuz
gazetelerden gemiden uçağa, uçurtmadan türlü canlı figürlerine dek birçok şey
üretebiliriz. Gazetelerden kese kâğıtları yapabiliriz, alışverişlerimizde
kullanmak için. Bu kese kâğıtları, naylon torbalardan bin kez daha sağlıklıdır.
Evimizdeki
birçok atık maddeyi sanata dönüştürebiliriz. Her gün çöpe attığımız pet ve cam
şişeler, kavanozlar, konserve kutuları ve bunlar gibi birçok şey çocuklarımızın
becerikli ellerinde sanata dönüşebilir.
Evlerde
ahşapla uğraşmak bizleri rahatlatacaktır. Küçük metallerle olağanüstü güzellikte
yapıtlar üretebiliriz. Dedelerimizin, babalarımızın el sanatlarını yeniden
canlandırabiliriz.
Türlü
elişleri yapılabilir. Kazak, atkı, çorap, patik örülebilir. Oya, dantel, kanaviçe,
makrome çalışmaları yapılabilir. Bir anda usumuza gelmeyen, unutulan birçok el
sanatımızı yaşamımıza yeniden sokabiliriz.
Evde
belli uğraşılarımızın olması hem bedensel hem de tinsel sağlığımızı olumlu
yönde etkileyecektir. Bu tür çalışmalar; evdeki erinci, mutluluğu, iletişimi
artırır. Birlikte bir şey üretmenin mutluluğu aile üyelerinin gereksiz tartışmalar
içine girmesini ve anlamsız tartışmalar yaşamasını önler. Aile bireyleri
böylesi zor bir ortamda salgını; yaratıcılığın, üretkenliğin güce dönüşen birlikteliğiyle
yenebilirler. Bu konuda MEB ve Kültür Bakanlığı, iletişim araçlarıyla halkımızı
yönlendirebilir. Onların hem geçmişteki el sanatlarını hem de kendi
yeteneklerini keşfetmelerine yardımcı olabilirler. Özellikle televizyonlar
gereksiz, anlamsız, bilgisiz, bağırıp çağırmalı tartışma izlenceleri yerine;
halka ışık tutacak, onlara karanlık günlerde fener olacak izlenceler
yapabilirler.
İnsanoğlu,
tarih boyunca türlü tehlikelerle karşılaştı. Düşünmediği birçok zorlukla savaştı.
Usa gelmedik kırımlarla karşılaştı. Tüm dünyayı etkileyen insan soyunu yok
edebilecek salgınlarla uğraştı. Yaşanan tüm tehlikelerden sağ salim
kurtulmasını bildi. Her salgın döneminde yaratıcılığını geliştirdi,
üretkenliğini artırdı. Bu kötü dönemleri fırsata dönüştürdü insan. Birçok
devrimci atılım hep bu zor zamanların sonunda geldi. Evet, şimdi neden olmasın?
Bu salgın dönemini unutmakta olduğumuz üretkenliği, yaratıcılığı yeniden
edinmek için fırsata dönüştürmemizin önünde engel mi var?
Adil
Hacıömeroğlu
19
Kasım 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder