MANŞET OKUYUCULARI


5 Kasım 2020 Perşembe günü saygıdeğer arkadaşım Aydın Uzman Bey aradı. Uzun süredir yakalandığı sayrılıkla savaşıyor. Önce sayrıevindeydi. Sağaltım, olumlu geçti. Evde dinlenmekte. Devinimsizlikten yakınmakta. Havalar az da olsa soğudu. Üşütmemesi gerektiğinin farkında. Bu nedenle sağlığına çok özen göstermekte.

Aydın Bey’le söyleşmek güzel oluyor. Çoğu zaman bir düşünce fırtınasına kapılmaktayız. Bu söyleşilerden çok şey öğreniyorum. Aydın Bey’in seksen yedi yıllık yaşamı boş gitmemiş. Yaşamının her anında öğrenmeyi, bilgi biriktirmeyi ilke ve alışkanlık durumuna getirmiş.

Aydın Bey’in beni aramasının nedeni, yakınlarıma bulaşan kovid 19 nedeniyle aradı beni. Yakınlarımın durumunu merak etmiş. Ona iyileşme yolunda olduklarını söyleyince sevindi. Daha sonra gündeme değindik.

Önce ABD seçimlerini konuştuk. Ardından İzmir depremini… Gündemin son maddesi, Azerbaycan-Ermenistan savaşıydı. Gündem bitti, sıra yazılarıma geldi. Aydın Bey, yazılarımın aydınlatıcılığından söz etti. Ben de seslenmek istediğim insanların yazılarımı okumadıklarını söyledim. Bu yakınmam üzerine “Onlar manşet okuyucuları!” dedi. “Onların alışkanlıklarını değiştiremezsin. Onlara bir manşet yaz, yeterli.” diyerek sözlerini sürdürdü.

Aydın Bey’in çok güzel tanımladığı “manşet okuyucuları” son yıllarda sosyal medyanın gelişmesine koşut olarak giderek artmakta. Eskiden bulvar gazeteleri vardı. Bu gazetelerin satış oranları hep yüksekti. Bulvar gazetelerinin birinci sayfasında ilgi çekici bir manşet ve yanında yine ilgi çekici bir ya da birden çok fotoğraf. Okunmak için değil de daha çok bakılmak için alınan gazetelerdi bunlar. Magazini bol; çözümleyici, aydınlatıcı, yol gösterici düşünce yazıları yoktu. Dilleri biraz argoydu, biraz da avam… Dil sürekli suçlayıcıdır manşet gazetelerinde. Bu nedenle bu gazeteleri okumak için ekinsel bir birikime gerek yoktu. Herkesin anlayacağı dille iletilerini kitlelere vermekteydiler. Bu nedenle her yerde ve her kesimden insanın elinde rastlanırdı bu gazetelere.

Günümüzde bu bulvar gazetelerinin yerini, şimdinin en çok satan muhalif gazetesi aldı. Manşetleriyle okuyucusunu etkileyip kendisine bağlamakta. Muhalefet gazetesi olarak manşetlerinde sürekli bir kışkırtma var. Sürekli aynı şeyler yinelenmekte. Dil özellikleri geçmişin bulvar gazeteleri gibi.

Manşet gazeteciliğinin doruğa çıktığı yer, sosyal medya. Tek tümceyle her şey anlatılmakta. Tümce yerine, slogan desek daha doğru olacak. Aynı sloganlar binlerce kişi tarafından yineleniyor sürekli. Günler boyunca yinelenen sözler, insanların kafalarına çivi gibi çakılmakta. Kimse bu sloganların doğruluğunu, yanlışlığını araştırmıyor. Zaten bunu önemseyen de yok! Önemli olan siyasal karşıtını suçlasın, yeter. Bu sloganlarla birçok kişi, her şeyi öğrendiğini sanmakta.

Sloganlar keskin bir dil taşımalı. Hep biz ve onlar var, sürekli kavga eden. Manşetlerde düşmanlık ağır basmalı, saldırgan olmalı. Karşı tarafı aşağılayıp incitmeli. Manşet okuyucusu, iri puntolu sloganı okuyunca sadizmle karışık bir zevk almalı. Manşetler ne denli yinelenirse bu zevklenme o denli çoğalmakta. Manşet okuyucunun öfkesini de sistemli olarak artırmalı. Öfkelenmeli ki, farklı düşünceler tüm algısını kapatmalı. Ne olur ne olmaz usçu bir düşünce çıkıp gelir okuyucunun önüne ve onu etkiler metkiler. Bu nedenle manşet okuyucusunun çevresi, kalın öfke duvarlarıyla çevrelenmeli. Aradan düşünce sızmasın!

Manşet gazeteciliği, manşet okurlarını büyük bir bilgisizlik bataklığının içine gömmekte. Bu bataklıktan çıkmak neredeyse olanaksız. Çırpındıkça bataklık daha çok çekmekte içine buraya düşenleri. Bir kere düşmeye gör…

                                                                                        Adil Hacıömeroğlu

                                                                                            5 Kasım 2020

 

2 yorum:

  1. Uzun ve ciddi yazılar sosyal medyaya uygun değil.. Sosyal Medya denen şey bizâtihi (bizzat değil bizâtihi) fastfood büfeleri gibi.. Ayaküstü hızlı tüketilen yazılar için.. Görgülü,bilgili,centilmen,saygın ve hatta kendine saygısı olan bir insan nasıl sokakta bir şeyler atıştırmaz da temiz bir lokantaya giderse; Ciddi ve birşeyler öğrenme isteğinde olan okuyucular da eline fiziki olarak gazete, kitap, makale alır ve okur.. Sosyal Medya zaman öldürmek ve insanları birbirinden uzaklaştırıp gerçekte asosyal varlıklar haline getirmek için icat edilmiş sanal bir âlemdir.. Sosyal Medya bağımlıları; değil ciddi yazılar okumak, otobüste, metroda, trende yanında oturanın kim olduğuna bile bakmıyor.. Gözü cep telefonunda kendi kendine konuşuyor, yazıyor, ekrana bakıp gülüyor.. Gerçekten fecî bir durum..

    YanıtlaSil
  2. O okuyucu öyle afyonlanmıştır ki; işe PKK'nın uzantılarını meclise taşıyıp onlarla ve FETÖ kalıntılarıyla işbirliği içerisindeki yöneticilerden başlamak gerektiğini göremez.
    Onun gözünde tıpkı 'Red Kit' adlı görselli romanda taş kırma cezasının yaptırımını çeken 'Dalton kardeşler'in kırdıkları taşta tek bir özne gördükleri gibi tek bir imge düşlerler.

    YanıtlaSil