YAPILARDA DEMİR VE HAZIR BETON DENETİMİ VAR MI? (Deprem Yazıları-5)


Depremde mukavva kutular gibi çöken ve un ufak olan yapıları şaşkınlıkla izlemekteyiz. Bir yapıda öngörülen demir ve teknik adamların istediği biçimde çimentolu harç kullanılmışsa beton un ufak olur mu?

24 Ocak 1980 ekonomik kararlarıyla başlayan ve 12 Eylül darbesiyle pekişen Türkiye’nin liberalizme geçiş sürecinin mimarı Özal’dı. Özallı yıllarda devletçilik güç yitirip özelleştirmelerin yıldızı parladı. Devlete ait dev sanayi kuruluşları izlenen yanlış yönetim anlayışlarıyla iflasa sürüklendi. Liberallerin devlete kurduğu bu tuzak sonunda halk kandırıldı. “Bakın bu zarar eden fabrikalar halkın sırtında büyük ekonomik yük. Bu yükten kurtarmak gerek. Bu nedenle de zarar eden bu sanayi kuruluşlarını özelleştirerek elden çıkarmak gerek.

Türkiye, demir endüstrisinde ilerdeydi.   Karabük Demir Çelik Fabrikası, dünyanın en iyilerinden biriydi. Yuvarlak demir üretirdi. Ürettiği inşaat demirleri esneme özelliğine sahip olduğu için kolay kırılmazdı. Bu nedenle de hem yurtiçinde hem de yurtdışında çok kullanılır, yapılarda yeğlenirdi. Bu üretim üssü, ne yazık ki liberal politikalara feda edildi. Üretim, eski gücünü yitirdi. Aklı başında, ülkesini düşünen devlet yöneticilerinin yapacağı iş böylesine bir değerli bir fabrikayı iflasa sürükleyerek özelleştirmek değil, üretimini artırmak olmalıydı. Nedense bu yapılmadı.

Özal’la başlayan liberal politikaların en önemli ayağı dışalım kolaylığıydı. Özellikle dağılan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle savaş bölgelerinden hurda demirler gemilerle Türk limanlarına getirildi. Bu hurdalar, özel haddehanelerde işlenerek inşaat demiri durumuna getirildi. Ne yazık ki yıllardır oturduğumuz evlerde, çalıştığımız işyerlerinde kullanılan demirler bunlar. Bu demirlerin esneme özelliği yok! En küçük darbede hemen kırılıp ufalanmakta. Zaten bu demirlerin yapıldığı hurdaların çoğu çürümüş durumdaydı. El âlemin çürük hurdaları, işlenerek bizim yapılarımızı ayakta tutmaya başladı. Tutabildi mi? Doğaldır ki hayır! Yirmi, otuz yıllık yapıların çöken demirlerini niye kimse sorgulamıyor? Bu hurdalardan inşaat demiri üretme işinden bazılarının büyük servetler kazandığı kesin. Ancak bunun acı bedelini de deprem, sel, heyelan bölgelerinde halkımızın ödediğini de görmekteyiz üzüntüyle. Liberal anlayışın insanlarımızın can güvenliğini nasıl tehlikeye attığını bu durumdan görmekteyiz. Halkımız, hurda demirlerden oluşan yapıların altında can verirken kimileri de keselerini patlayıncaya dek şişirdi. Ne uğruna insanlarının canı uğruna…

Gelelim, yapılarda kullanılan hazır betonlara…

Yapılarda hazır beton kullanımı zorunlu. Çok güzel bir karar bu… Ancak bu hazır betonlara katılan çimento oranının gerekli düzeyde olup olmadığı doğru dürüst denetleniyor mu? Bu denetleme kurumları nasıl işliyor? Bu denetim kurumlarının özel olduğunu söyleyelim. Tıpkı yapı denetim büroları gibi. Her ikisinin parasını da betoncular ve yapsatçılar vermekte. Bir denetçi, yaptığı işin parasını aldığı bir kişi ya da kurumu sağlıklı denetleyebilir mi? Bu işteki mantıksızlığı, sakatlığı görmemek olanaklı mı? Aynı durum, iş güvenliliğinde de geçerli. Denetim, özerk devlet kurumlarınca yapılmalı. Denetim kurumlarının parası da oluşturulan fona, ilgili kişi ya da kurumlarca ödenmeli.

Hazır beton, fabrikadan yapı alanına geliyor. Beton dökülürken ilgili denetimciler buradan örnek alıyorlar. Yapılan test, yaklaşık üç gün sonra belli oluyor. Eğer beton niteliksizse kuruyan beton kırılıyor. Bu durum, yapsatçı ya da yüklenicinin çevresindeki saygınlığını düşürüyor. Oysa beton fabrika çıkışında kontrol edilmeli. Bu konuda yeni test teknikleri geliştirilmeli. Hazır beton, her aşamada denetlenmeli. Denetlenmeyen betonla yapılan yapılar, insanlara mezar olmakta.

Kentleşmedeki en büyük sorun, yapıların yapım aşamalarının denetimsizliğidir. Denetimsizlik, hem malzeme hem de insan hatalarının olmasına neden olmakta. Bunları önlemek için denetim devletçe yapılmalı. Liberalizmin özelleştiği kurumlardaki kokuşmayı hep birlikte görmekteyiz.

Proje, yapım, denetim, ruhsatlandırma aşamalarında görevini savsaklayan kim olursa olsun cezalandırılmalı. Çünkü görevini yapmamak bir suçtur. Her suçun da bir cezası olmalıdır. Eğer ortada insan yaşamı varsa…

                                               Adil Hacıömeroğlu

                                               3 Kasım 2020

 

3 yorum:

  1. Sabahtan beri türlü türlü deprem uzmanı veya mühendis televizyonda konuşma yapıyor. Şu saydıklarınıza değinen bir kişi bile yok. Demek ki ders almamaya, insanların yaşamlarını, geleceklerini müteahhit denen azgın, paragöz bir takım adamlara terk etmeye devam edeceğiz. Bir daha ki depreme kadar...

    YanıtlaSil
  2. Peygamberimizin şu hadisi dünya işlerinin ahiretle ilgisini ortaya koymaktadır."İki hakim vardır cehennemdedir,bir hakim vardır cennettedir. "... Sahabe bu işin içyüzünü sorunca,peygamberimiz şöyle açıklamada bulunur... Cebrail a.s.insan suretinde ata binerek,bir karye de(kasaba) buzağılarını su içirmekde olan ahalinin yanına gelir. İmtihan ya,bir el işareti yaparak,buzağılardan biri ayrılarak,atın arkasına yapışır.Sanki ana ile yavrusu gibi,buzağıyı götürmek isterken asıl sahibi itiraz eder,buzağının kendisinin olduğunu söyler,tartışmadan bir sonuç çıkmayınca,birinci hakime giderler.Birinci hakim iyi niyetli ama işin ehli değildir.Atla buzağı birbirinden ayrılmadığına göre,bunlar ana-yavrudur,dolayısıyla buzağı atın sahibinindir diye hüküm verir.Peygamberimiz 1.hakim cehennemdedir,çünkü iyi niyetli olmak yeterli değildir,kişinin işin ehli olması gerekir,cehalet kabul edilemez buyurur. Bunun üzerine 2.hakime giderler. 2.hakim,hiçbir zaman attan buzağı doğmaz,ikisi farklı cinsler,dolayısıyla buzağı çeşmenin başındaki adamındır demesine ramak kala,Cebrail as.altın keselerini göstererek,bu işin ucunda büyük para olduğunu söyler.2.hakim,altınları görünce,reyini; her ne kadar attan buzağı doğmasada,bazen istisnalar olabilir,bazen attan buzağı doğabilir,dolayısıyla buzağı ,atın sahibinindir şeklinde hükmünü verir.Peygamberimiz 2.hakiminde cehennemde olduğunu bildirir.Çünkü,işin ehli olmasına rağmen,şahsı menfaatleri söz konusu olduğunda hakkı paspas gibi çiğner. Bu "istisna" kaidesi,4734 sayılı kamu ihale kanunumuzada girmiş durumdadır. Sonunda 3.hakime giderler,3.hakim an itibarıyla,ay hali gördüğünü,ay hali geçtikten sonra,davayı karara bağlıyacağını söyler. Davalı ve davacı itiraz eder,hiç erkek adam ay hali görürmü? Bu durum kadınlara mahsus bir haldir derler. 3.hakim;Ne kadar güzel,bir erkeğin ay hali göremeyeceğine aklınız yatıyorda,bir attan buzağı doğamayacağına niçin aklınız yatmıyor,dolayısıyla buzağı çeşmenin başındaki adamındır diye kararını verir. Cebrail as.ne kadar üstelesede,altın kesesi teklif etsede kararını değiştirmez.Peygamberimiz işin ehli olan,kararını hak doğrultuda veren 3.hakimin cennet de olduğunu buyurur.Kıyamete kadar gelecek olan insanlara çok orjinal mesaj.. Herkes kendi işinin hakimi olup,dünyanın ahiretin tarlası olduğu bilinci içinde,işlerini titizlikle yapması gerekmektedir.

    YanıtlaSil
  3. Binanın yapımında mühendislik hizmeti alınmış yapılan inşaat sırasında demiri betonu yasalara ve projeye uygun kullanılmış ise çok katlı binaların alt katları çökse bile, üst katları tam yakılmıyor mimar ve inşaat mühendislerinin binaların yıkılmaması için bu hesapları yaparken yıkılmaları da düşünerek eğitim almaları gerekiyor. Bütün binaların inşaat hesaplarında mühendislik onay alınması gerekiyor yapılmayan onayı alınmayanları da en azından bilinçli olup inceleyip de ev almamız gerekiyor alınmayanları da şikayet etmemiz ilgili merciye başvurmamız gereklidir.Güvenliğimiz açısından sadece dış cephelerde değil demir donatının betonla dengeli şekilde kaynaşmasının sağlanmasıgerekiyor.Hocam mesleklerimiz farklı olsa da temel ihtiyaçlarınızdan barınmamızın güvenliğini düşünüp hepimiz duyarlı olmalıyız . Sağolunuz, kaleminize sağlık🙏🏻✍️🍀🏢Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil