ÖĞRETMENLİK NEDİR, ÖĞRETMEN KİMDİR?

  

Öğretmenler, çocuk ve gençlerin kendilerine örnek aldığı kişilerdir. Çünkü öğretmenlik tarihin en eski dönemlerinden beri toplumsal ve ekinsel yaşamımızda kutsal sayılmıştır. Bu nedenle de toplum olarak öğretmenliğe değer ve önem verilmiştir.

Toplumun gelişmesi, ileri gitmesi, uluslaşması, dayanışma duygusunun gelişmesinde en büyük etken eğitim ve öğretimdir. Bu işi de yerine getiren öğretmenlerdir.

Bir işin önemini, değerini, toplumsal yükümlülüklerini, sosyal sorumluluklarını, ulusal bütünlükteki birleştirici rolünü, ekinsel ve düşünsel alanlardaki etkisini anlamak için öncelikle o mesleğin adının anlamını bilmek gerek.

“Öğretmen” sözcüğü, “ög/öğ” kökünden gelir. Bu nedenle Türkçe bir sözcüktür. “Ög/öğ” kökünün anlamı “us, oluş, doğuş, ana, göğüs, öz, ilke yükseliş, konuşma, düşünme, ölçü, karşılaştırma, denge, uyum (bkz. Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, Sosyal Yayınları, 2.basım, Şubat 1991, s. 525 “öğretmek” maddesi)” demektir. Yeryüzünde bu denli çok ve güzel anlam taşıyan başka bir başka sözcük var mıdır acaba?

Bir sözcük düşünün kökünde “us” vardır. Öyle bir sözcük düşünün ki kökünde “oluş” ve “doğuş” olsun. O “oluş” ve doğuş” tanrılara verilen bir yetenek değil mi? “Olduran, doğuran” doğa ananın biricik görevi. Ana doğurur, göğsüyle yavrusunu besler büyütür. Yavrusu korktuğunda, sayrı olduğunda, yalnızlık duygusuna kapıldığında, korunma gereksinimi duyduğunda, sevgiye susadığında ana onu göğsüne bastırmaz mı?

“Öz” değil midir varlığı ortaya çıkaran? Her canlıya kimliğini, kişiliğini, varlığı kazandıran “öz”dür.

“İlke” sahibi olmak yaşama ve toplumsal ilişkilere doğru bakışı sağlar. İlkeli olunca adam gibi adam olunur. İlkesizlik; kaypaklık, çıkarı elverdiğinde her kılığa girmektir.

“Konuşma, düşünme, ölçü, karşılaştırma” olmadan çözümleyici düşünmek, olay ve olguları doğru kavrayıp anlamak olanaklı mıdır? Yaşamda ölçüsü olmayanların doğru düşünmesi, düşündüklerini anlaşılır bir biçimde konuşup anlatması, insanlık erdemleriyle yükselmesi olası mıdır?

“Denge” ve “uyum” kişiyi sosyal ilişkilerinde güçlü kılan, kendisiyle ve çevresiyle barışık yaşamasını sağlayan, dengeli davranmayı öğreten, insanca yaşamasına yol açan aydınlatıcı iki ışık değil mi?

“Öğretmen” sözcüğü “öğreten, bilgi veren, us aşılayan (aynı yapıt)” anlamındadır. Sözcüğün kök anlamını düşündüğümüzde anlam ve işlevinin ne denli büyük olduğu görülür. Bu denli anlam yüklü bir mesleğin sorumluluk ve yükümlülükleri de o denli çok ve ağırdır. Bu kadar derin ve güzel anlamı olan bir sözcüğün yerine, Farsça “hoca”yı kullananlara şaşıyorum. Başta öğretmenler olmak üzere birbirlerine seslenirken “öğretmenim” sözcüğünü kullanmayı yeğlemeli. Yoksa bu sözcüğü kullanmadıklarında kendilerini öğretmenliğe yakıştıramıyorlar mı? “Öğretmen” sözcüğünün anlamı onlara çok mu ağır gelmekte?

Öğretmek, dünyada en kutsal görevlerden biridir. Doğa ana, öğretir yavrularına her şeyi sabır ve sevgiyle. Bu öğrenimle her canlı yaşamda kalmayı, soyunu sürdürmeyi, türdeşleriyle dayanışma ve yardımlaşma içinde yaşamayı becerir. Öğrenilenlerin çoğu yeteneklerin gelişmesine, becerilerin çoğalmasına yarar. İşte, öğretmen de doğa ana gibi çocuklara, gençlere, hatta yetişkinlere öğretir. Bu öğrenme onlara bilgi, beceri, meslek, özgüven kazandırır.

Yeryüzünde insanlara yol göstertici olmak, büyük bir şans, hatta ödül. İnsanlara doğru yolları göstermek, bilimin ışıklı yolunda yürümelerini sağlamak, ekinsel zevklerin edinileceği yolları açmak, sanatsal zevklerle donatmak ancak öğretmenlerin yapacağı bir iştir.

“Us aşılamak” herkesin yapacağı bir iş midir? Usun olacak ki aşılayacaksın. Usu aşılayacak yeteneğin olacak ki bu işi başaracaksın. Her şeyden önce usu aşılamanın yolunu, yöntemini bileceksin. İşte insanlara “us aşılamak” görevi öğretmenlere verildi ki toplumumuz ileri gitsin, usunu kullanıp hurafelerin ve kötü niyetli kişilerin tutsağı olmasın, bağımsızlığın yarattığı özgürlük ortamında mutlu olsun.

“Us aşılamak” öğretmenin görevi olduğu için “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” insanların oluşturduğu bir toplumun özgür bireyleri olarak aydınlık geleceğe koşmaktayız. “Us aşılamak” sayesindedir. Başöğretmenimiz Atatürk’ün dediği gibi bilimin kılavuzluğunda yarınlara koşmak.

Öğretmenlik donanımlı olmayı gerektirir. Bu donanım; okuyarak, araştırarak, gözlemleyerek, dinleyerek, kendi öz ekinine sahip çıkarak, sürekli öğrenerek sağlanır. Bu meslek, her hangi bir iş değil. Öğretmen; kişilikli, becerikli, yetenekli, sanat zevki gelişmiş, bilimsel düşünen, ekinsel birikimi yüksek, insan sevgisi sınırsız, topluma ve kişiye saygısı sonsuz, hoşgörüsü tükenmeyen kişidir. Bu nedenle diploması olan herkesten öğretmen olmaz. Saydığımız özellikler doğa vergisidir. Doğuştan gelir. Diyebiliriz ki öğretmen olunmaz, öğretmen doğulur.

Öğretmen, bir ananın sabrı ve yüreğini taşıyan kişidir. Her koşulda öğrencisine sevgisini veren, onun varlığına saygı gösterendir. Bilgisi tükenmeden sürekli akan bir pınarın suyu gibidir. Vardığı yerlere can, yaşam ve bereket verir. Bu tanrısal mesleğin değerini bilenlere ne mutlu! Bu mesleği hakkıyla yapanlara toplumsal borcumuzu ödememiz çok zor. Atatürk’ün yolunda yürüyen özverili, koca yürekli öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun.

                                                                                                                  24 Kasım 2020

 

 

 

6 yorum:

  1. Elinize sağlık değerli öğretmenim! Öğretmenliğin ne olmadığı konusunda da güzel yazılarınız var. Mesleğe başlamayı düşünen her genç bu yazıları okumalı. Ancak kapitalist dünyada insanlar uğraşılarına para kazanma aracı olarak bakıyor, başarı ve öz tatmini kazandıkları para miktarıyla ölçüyorlar. Böyle bir düzende öğretmen gibi öğretmen, doktor gibi doktor, mühendis gibi mühendis yetiştirmek çok zor. Şu bir gerçek ki, kapitalizm öğretmenden çok, öğretmeyen yetiştiriyor.
    Saygılarımla, ellerinizden öperim.

    YanıtlaSil
  2. Olağanüstü anlamlı ve öğretici bir yazı. Tebrikler. Yazar olunmaz, yazar doğulur da demeliyiz. Muzo.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel yazmışsın eline sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Öğretmenlik kutsal bir meslektir.Bu mesleği ruhunda hisseden öğretmenlerimize, bizlere sabırla çocukluğumuzdan beri öğreten öğretmenlerime , hayatta bizim yol almamızı sağlayan öğreticilerimize , yaşamımız boyunca öğrenmemizin bitmeyeceğini hatırlatan bilge lerimize canı gönülden her daim saygıyla , hakları ödenmez….Adil hocam sizin anlatılarınızla , aktardığınız bilgileri hayat boyu yaşamımızda kolaylaştırmak dileğiyle ….. yüreğinize sağlık ….Sağlıkla kalınız . 🧿🦋🍀📚📖🖌️✍️🙏🏻Fulya Kırımoğlu

    YanıtlaSil
  5. Rab sıfatının içeriği,insana bilmediklerini öğretmesidir.Bu anlamda Peygamberler öğretmenler olup,Rab mesleğini icra ederler.Güreşte,pehlivanlar öğrencisine bir oyun hariç,bütün oyun taktiklerini öğretirler.Öğretmedikleri oyun taktiğini,öğrencisiyle güreştiğinde,onu yenmek için saklarlar. Ama öğretmen bütün bildiklerini öğrencisine aktarır,öğrencisinin kendisini geçip yükselmesiyle gurur duyar.Bunun için öğretmenlik kutsal bir görevdir.

    YanıtlaSil
  6. sevgili Adil hocam öğretmenlik mesleği tarihin hiçbir döneminde şu son yıllarda olduğu kadar itibarsızlaştırılmamış liyakatsizleştirilmemiştir. Öğretmenlik çocuklarımızın gençlerimizin ve ülkemizin geleceğini emanet ettiğimiz aydınlanma meşalelerini ellerinde taşıyan yorgunluk savaşçılarıdır.Ôgretmenlerimiz sizin önceki yazılarınızda değindiğiniz gibi yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve emeklerinin karşılığını verilmesi gerekir.

    YanıtlaSil