“6/10/39
[1923] Cumartesi. Yediyi elli geçe vapurla İstanbul’a geçtim. Dokuzu geçerek
büyük salonda toplandık. Selahaddin Adil Paşa geldi. İstanbul Kumandanlığı’nın
ifa ettiği hizmetten bahsetti. Kumandanlık zabitlerinin hepsini öteye beriye
yerleştirmeden evvel ayrıldığına ve Kumandanlık zabitlerinden yeni bir kolordu karargâhı
tesisi için gelen emrin geç ulaştığından teessüf etti. Ve ordudan alakasını
keseceğini ve fakat yine millet için çalışacağını söyledi. Ve veda edip
giderken Topçu Yüzbaşısı Sütlüceli Asım Efendi müsaade talep ederek Paşa’ya teşekkür
[etti] ve ‘bir pederimizden ayrılır gibi müteessir [olduğumuzu] ve fakat
kalbimizde daimî kalacağını’ söyledi. Dağıldık.
Fabrikalar
Müdüriyeti’nin otomobiliyle Sirkeci’ye indik. İzdiham pek ziyadeydi. Zabt u
rabt tesis edilmemiş; tramvaylar saat onu geçtiği halde işliyor [işlemiyor].
İskeleye kadar yürüdük. Fakat kalabalıktan bir şey gör[e]medik; kabil değil. Bununla
birlikte çiğnenilecek. Geriye döndüm. Gelip otomobile bindim.
Bu
esnada kolordu karargâhını taşıyan vapur da iskeleye gelmiş. Bütün gemiler
düdük çalarak selamlıyor. Selahaddin Adil Paşa ile beraber Şükrü Naili
[Gökberk] Paşa yürüyerek geçtiler. Güzergâhta ve iskelede birçok kurbanlar
kesiliyor. Sirkeci posta şubesi önünde otomobillere bindiler. İzdihamı güç
yararak Harbiye Dairesi’ne gelebildik. Alkış tufanları çok şiddetli ve uzundu.
Birçok
ziyaretçiler geldiler. Rum, Ermeni, Keldani vesaire patrik ve papazları ile
haham başı geldiler ve Paşa hepsini kabul etti. Nutuk söylediler. Bu esnada
İhsan Paşa bana ‘Seni yakında üç yıldızlı göreceğim ve tebrik edeceğim’ dedi.
Kaymakam Kemal’in bu havadisi getirdiği veya çıkardığını anladım.
Yeni
ve eski kumandanlık karargâhlarıyla beraber öğle yemeğini yedik. İkiye doğru
bahriyeli arkadaşların otomobiliyle parka indik. İki paşa ata bindiler ve gelen
kıtaları teftiş ettiler ve sonra otomobillere binilerek Beyoğlu’na doğru
hareket olundu. Caddeler bu defa iki [iyi] tanzim [edilmişti] ve caddelerin her
iki tarafı bir kesif insan tabakasıyla kaplanmış. Mütemadi bir el şakırtısı ve
sürekli bağrış insanı aşırı heyecanlandırıyor. Her taraftan, mağazalardan ve
üzerlerindeki binalardan mütemadiyen konfeti ve şeritler atılıyor. Hemen köşe
başında ve mühimce noktalarda kurbanlar kesiliyor. Beyoğlu baştanbaşa Türk
bayraklarıyla donanmış. Tam bir Türk ve Müslüman mahallesi gibi olmuş. Adeta
Beyoğlu’nun bugün merasim-i ihtidasını kutluyoruz zannettim.
Tam
Taksim’de tramvay durağında vali ve mebuslar bizi bekliyormuş. Orada duruldu ve
otomobillerden inildi. Mebus heyeti reisi Sabri Bey’le, Adnan, Fırka Kumandanı
Hüseyin Hüsnü beylerle görüştüm. Orada askerin geçişini seyrettik. Bütün
Beyoğlu’nda tek bir şapka görülmüyor. Her tarafta alkışlar kulakları
çınlatıyordu. Büyük tosun ile birçok koyunlar kesildi. Askerin elbisesi ve
sıhhatleri iyi görülüyor. Teçhizat da fena değil. Batarya kumandanı Yüzbaşı
Aşir Efendi idi. Hayvanları da değiştirilmiş ve iyi tertip edilmişti.
Parkta
arkamdan Kaymakam Kemal Bey seslendi. ‘Fevzi Paşa ikimizin fevkaladeden terfii
Başkumandanlık’a inhâ etti’ dedi. Ben de ‘Hakkımızda hayırlı ise olur’ dedim.
Taksim
resmigeçidi sona erdikten sonra Liman Riyaset Dairesi’ne geldik. Bir müddet
orada oturduk. Akşam şehremini bey tarafından kolordu şerefine Fatih Belediye
Dairesi’nde verilecek ziyafete davetli olduğumuzdan vakit geçirecek yer arıyoruz.
Hilal-i Ahmer’e geldik. Hikmet Bey’i bulduk. Bir müddet de orada oturduk. Ondan
sonra onların arabasına, Erkan-ı Harbiye Miralayı Salih Bey’le ben ve Mülazım
Salim Efendi bindik. Fatih Belediyesi’ne geldik. Henüz daha kimse gelmemişti.
Peyderpey geldiler.
Ziyafette
yüz kişiden fazla zevat vardı. Vali bir nutuk söyledi. Mustafa Kemal Paşa’ya
fazlaca temas etti. Askeri methetti. Şükrü Naili Paşa pek kısa bir ifade ile
mukabele etti. Mebuslar heyeti reisi Sabri oldukça uzun hale uygun bir nutuk
söyledi ve yine asker ve zabitleri methetti. Nihayette bir fotoğraf alındı.
Aynı araba ile Köprü’ye indik. Bahriye’den beni Kadıköy’e götürmeye tahsis
edilen motorla onu çeyrek geçe Köprü’den hareket ettim. On biri geçe eve
geldim. (Eyüp Durukan, Günlüklerde Bir Ömür-V Kurtuluş Savaşı Biterken yahut Cumhuriyet’e
Doğru [1922-1923], Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Basım, Mayıs 2020,
İstanbul, sf. 407, 408, 410, 412)”
Eyüp
Durukan, günlüğüne yukarıdaki satırları yazarken henüz yarbaydı. 1919’da İstanbul’dan
Anadolu’ya insan ve silah göndermek için İmalat-ı Harbiye adında gizli bir
örgüt kurdu. Kurtuluş Savaşı boyunca İstanbul’da etkin görevler yaptı. Görevi
sırasında yaşadıklarını, günlüğüne yazdı.
İmalat-ı
Harbiye aynı zamanda silah fabrikasının da adı. Bu adla bir futbol takımı da vardı.
Takım, 1910’da İstanbul’da kurulmuştu. Fabrikayla Ankara’ya taşındı takım. Eyüp
Durukan, bu takımın önde gelen yöneticilerindendi. 1933’te bu takımın adını Eyüp Durukan, Ankaragücü olarak değiştirdi. Ankaragücü’nün kökleri, Kurtuluş
Savaşı’nda. Silah üretimi, bakımı, onarımı gibi büyük işlere imza attılar.
Cepheye giden mermileri ürettiler.
İstanbul’un
kurtuluş günü, Şükrü Naili Paşa’nın İstanbul’a TBMM adına geldiği 6 Ekim
günüdür. Bu güzel gün, ulusumuza kutlu olsun.
Adil Hacıömeroğlu
6
Ekim 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder