Bugün
1 Ekim Pazar… Sağanak yağışlı bir güne uyandık. Yağmur, arada bir dinmekte. Bu
ara vermeler, kısa sürelerle olmakta. Bulutlar, kısa süre dinlendikten sonra
yeniden bırakmakta damlalarını toprağa. Toprak günlerdir bu anı beklemekteydi. Yaz
kuraklığında kavrulup çatlayan toprak, yağmur yüklü bulutları gurbetten dönecek
bir sevgili gibi bekledi. Sonunda geldi beklenen sevgili. Hem de ekimin ilk
gününde.
Yağmurla
hava sıcaklığı birkaç derece düştü. Hafif bir serinlik bile yaz boyunca
sıcaktan bunalan bedenleri rahatlatıp ruhları ferahlattı. Yağmurun dindiği
aralarda kırlangıçlar ivedilikle yuvalarından çıkıp günlük nafakalarını çıkarmaya
çalıştılar çığlık çığlığa havada dört dönerek.
Sabahleyin
bir ara çiselemeye başladı yağmur. Fırsat bu fırsat deyip attım kendimi sokağa.
Gidip sokak simidiyle birkaç şey daha aldım. Yavaş yavaş gidip ivedilik göstermeden
geri döndüm. Hafifçe ıslandım çocukluğumda olduğu gibi. Çiseleri tenimle buluşturdum.
Güz yağmuruyla tıpkı toprak ana gibi tam olarak yıkanmak isterdim, ama olmadı.
Kahvaltıda
sokak simidi, eski kaşar ve demli çay… Nasıl bir lezzettir bu?
Simit,
asker yiyeceği Osmanlıda... Kolay yapılan ve her durumda tüketilen bir yiyecek.
Sefere giden ordunun her öğünde durup yemek yemesi olanaksız. Binlerce kişi
duracak, aşçılar da yemek pişirip dağıtacak. Bu epey zor iş. Ordunun yürüyüşünü
de aksatır doğal olarak. Öğleyin ya da ara öğünlerde torbalar simitle
doldurulup yürüyen askere dağıtılırdı. Asker de lezzetli, taze simitlerle öğünü
geçiştirirdi. Akşam olunca ordu konaklar, kazanlara yemekler vurulur. Tatlısı,
acısı, ekşisiyle yemekler pişirilirdi. Akşam yemeği bir nevi yorgunluğu alan
toydu. Daha sonraları simit, halka mal olup tüm yurtta yaygınlaşarak vazgeçilmez
bir lezzet oldu.
“Ekim”
sözcüğü, “ek-“ eyleminden türemiş. Bu ayda ekinler ekildiği için adına “ekim”
demiş uz düşünüşlü atalarımız. Önceden sürülen tarlalara buğdayın ekildiği aydır
ekim.
Buğday,
dünyada insanın beslenmesi için en çok tüketilen dört besinden biri (Diğerleri
pirinç, mısır ve patates). Özellikle yaşadığımız coğrafyada ana besin kaynağı.
Neler neler yaparız buğdaydan. Buğdayın olmadığı soframız yok gibi. Buğdaydan
yapılan temel besin maddesi ise ekmek… Ekmek, toplumumuzun kutsallarındandır.
Yere düşürülmez. Üstüne basılmaz. İsraf edilmez. Hele ekmeğe ihanet etmek, en
büyük ayıp ve günah.
İnsanoğlu,
buğday tohumunu ilk kez toprağa Anadolu’da, Göbeklitepe’de attı. İlk ekmek de
doğaldır ki burada yapıldı. Dolayısıyla ilk ekmek pişirme fırınları da Anadolu’da
oluşturuldu. Buğdaydan yapılan en lezzetli tatlılardan biri olan baklavanın
anavatanı da Batı Asya… Türlü türlü börekleri de yapan atalarımız… Saç üzerinde
pişen gözlemeler de Türk kadının buluşu. Sabahleyin keyifle yediğimiz simitler de
ilk kez toprağımıza düşen buğday tanesinin ürünü….
Çiftçimiz;
yağmur çamur demeden, mazotun, gübrenin, tohumun pahalılığına aldırmadan
tarlasını ekecek bu ay. Güz geçecek kış gelecek kar yağışının olması için
ellerini göğe açacak. Aylarca bekleyecek tohum toprak altında. Baharla ısınan
toprak, can verecek kupkuru buğday tanesine. Ovalar capcanlı yeşile kesecek.
Bahar yağmurlarıyla boy atacak ekinler. Başakların içi dolacak. Yaz başlarken
yeşil sarıya dönecek. Hasat zamanı, toprak ana çocuklarına buğdayı sunacak tükenmez
bir cömertlikle. O buğdaylar aşımız, ekmeğimiz olacak bir yıl boyunca. Tarlaların
bereketi, çiftçinin geçimini sağlarken insanların da beslenmesine yardımcı
olacak.
Ekim ayında toprağa ekilen buğday hem toprağın hem de çiftçinin sabrıyla un olup sofralara gelmekte. Sabır olmadan üretim olur mu?
Ekim
ayımız bereketli olsun. Çiftçimizin yüzü gülsün, insanımızın karnı doysun.
Adil Hacıömeroğlu
1
Ekim 2023
BUĞDAY ‘ın hikayesi bir insanlık hikayesi...
YanıtlaSilVarlık ile yok oluş arasında gidip gelen...
Yarınsız kalmamak için
🌾 BUĞDAY 💛🌾Buğday meselesi memleket meselesidir Tahıl Ambarı olan
memleketimizde “Buğday “kaderine terk edilemez edilmemeli 🌾 toprak buğday ve insan ; Anadolumuzun kadim dostu olan” Buğday” ın insanla bağı kuvvetlidir.Buğday’ın manası geçmişten günümüze kadar gelişi değişim, dönüşüm yok oluşu…Özümüzü kaybetmeden gerekeni yapmalıyız🌾Teşekkürler Adil hocam tohuma, toprağa , insana can verenlere🌾💛🙏🏻Fulya Kırımoğlu