Özellikle
12 Eylül Amerikancı darbesinden sonra ülkemizde siyasal bakışlar değişti çoğu
kişide. Liberal bakış açıları egemen oldu birçok kişide. Bu, bireyci bir
düşüncenin bedenleri tutsaklaştırması. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” atasözüne
uygun. Dünyanın birçok yerinde insanlar açlıktan ölmekte. Yeryüzünün dört bir
yanındaki insanlar, emperyalizmin oburluğu yüzünden kıyıma uğratılmakta. Ne
yazık ki liberalizmin yüreğindeki insanlığı çekip aldığı birçok kişi, olanlara
duyarsız. Kendisi yiyip içip yan gelip uyuyor ya, gerisi çok da önemli değil
yüreğindeki insanı yitirenler için.
Gazze’ye
bombalar yağıyor gece gündüz. Çocuklar, kadınlar, suçsuz insanlar öldürülmekte
hunharca. Geçmişte Batı Şeria’ya bombalar yağmıştı. Kudüs’ün bin yılı aşkın sahiplerinin
evleri bir bir ellerinden alınıp mülteci yapıldılar. Batı Şeria’da toprağın,
yurdun sahiplerinin mülkleri ellerinden alınıp “yerleşimci” adı altın silahlı
Yahudi aileler getirildi buraya. Evlerin, arazilerin tapuları tapu dairelerinde
değil; namluların ucunda değiştirildi.
Neymiş
asıl konu? Filistinliler topraklarını satmışlar Yahudilere. Bu nedenle İsrail
kurulmuş. Biraz insaf… Biraz vicdan… Biraz akıl…
Diyelim
ki Filistinlilerin bir kısmı topraklarını aymazca, paragöz davranıp satmışlar. Satmasaydılar
topraklarını bu topraklarda İsrail kurulmayacak mıydı? Bu tür paylaşımları yapanların
uslarına şu soru hiç gelmiyor: Filistin topraklarının bir bölümü gasp edilip 14
Mayıs 1948’de İsrail kurulduğunda buralar kimin egemenliğindeydi?
Unutmadan
söyleyeyim. II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler, Filistin yönetimini
Birleşmiş Milletlere (BM) terk etti. İngiltere, BM’de daimî üye… Güya
egemenliği terk etti. ABD ve diğer emperyalist ülkelerin yönetiminde olan BM,
Filistin topraklarını Yahudiler ve Filistinliler arasında bölüştürdü. Böylece
İsrail’in kurulmasının yolu açıldı. Ancak hiçbir zaman Filistinlilere ayrılan
topraklarda egemen bir Filistin devleti olmadı. Çünkü bu toprakların da İsrail’e
verileceği o yıllarda planlandı. İsrail, o yıllardan beri terör yoluyla
Filistin’in topraklarını kazandı. Filistinlileri öldürdü. Öldüremediklerini sürdü.
Yanında hep batılı emperyalistler oldu.
Osmanlının
dağılmasıyla Filistin toprakları İngiliz egemenliğine geçti 1918’den
başlayarak. Yalnızca Filistin toprakları mı? Ürdün, Mısır, Irak ve tüm Arap
Yarımadası toprakları. Suriye ve Lübnan ise Fransız işgali altındaydı. İngilizler,
Arap topraklarını oturdukları yerden cetvelle ölçüp biçti. Devletler oluşturdu
kendince. Petrol kuyuları olan Osmanlının ilçe merkezleri, devlet oldu. Sorunlu,
anlaşmazlıklarla dolu bir coğrafya oluşturdu işgalci İngilizler. Sorunları kördüğüm
yapmak içinde bir de ortaya İsrail’i oturttular. İngilizler, Batı Asya coğrafyasını
cetvelle bölerken bu toprakların kan ve gözyaşıyla yıllarca sulanacağını en iyi
bilenlerdi. İngilizleri ne çölü sulayacak kan ne insanların yüreklerini paramparça
edecek gözyaşları ilgilendirdi; onları ilgilendiren tek şey bu toprakların
büyük varsıllığı olan petroldü.
İsrail,
kurulurken İngilizler ve BM ne Filistinliler ne de bölgedeki Arap devletlerine
sordular. Ne yazık ki İsrail’i ilk tanıyan ülkelerden bir de yönünü Atlantik’e
dönen Türkiye oldu. Bu da o dönemki siyasetçilerimizin büyük ayıbı. Oysa İsrail’in
kurulduğu toprakların çoğunun tapusu Osmanlı vakıflarındaydı. Ne oldu? Osmanlı
tapularını, sorup eden oldu mu? Tapu dediğimiz şey, o topraklardaki egemen
gücün süngüsünün ucunda.
Musul
ve Kerkük’te petrol bölgelerinin tapularının çoğu Osmanlı Padişahı II.
Abdülhamit’in adınaydı. Yani onun kişisel mülküydü. Kimse sordu mu mülkün
sahibini? Bugün padişahın torunlarının hak iddia etmeleri söz konusu olabilir
mi?
Batı
Trakya, Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan ve birçok yerde tapuların çoğu Osmanlı
vakıflarınındı. Buralara egemen olan devletler, tapunun sahibini sordular mı?
Tapuna,
mülküne, topraklarına sahip çıkıp egemen olmak güçle olur. O güç de süngü…
Askeri gücünüz yoksa size ait olan hiçbir şeyi savunamazsınız. Yalnızca
taşınmaz ya da taşınır ekonomik değeri olan malları mı gider? Doğaldır ki
hayır! Namusunuzu, ırzınızı, manevi değerlerinizi, tarihinizi, ülkülerinizi,
gelecekle ilgili güzel düşlerinizi de yitirirsiniz. En kötüsü de yaşamınızın,
bir kör kurşuna bağlı olması. Gaspçı işgalciler, yalnızca toprağınıza el
uzatmaz; size özgü ne varsa hepsini yok eder bir anda. Yitirdikleriniz, yüreğinizde
kanayan bir yara olur. Kanadıkça kanar. Bu kanama, bedeninizi güçsüz bırakır,
gün gelir ölünüzü gömecek toprak bile bulunamaz.
Emperyalizmin
zulmüne karşı bir çift söz sö6ytleme yürekliliği gösteremeyenler, mazluma
yükleniyor yüklendikçe. Bu, nasıl bir teslimiyet, ruhunu emperyalizme
satmaktır.
İşgal
görmüş bir ulusun çocuklarıyız. İşgalcilerin her türlü mezalimini yaşamış bir
kuşağın torunlarıyız. İşgal sırasında ne malımız mülkümüz ne de titizlikle
koruduğumuz değerlerimiz işe yaradı. Hepsi gasp edilip kirletildi. Ne zaman ki
Atatürk, ulusumuzu örgütleyip ayağa kaldırdı düşmana karşı, o zaman sahip olduk
her şeyimize. Malımız mal, mülkümüz mülk, değerlerimiz değer oldu.
İşgalin
ne denli acı, kötü bir şey olduğunu bilen bir toplumun çocukları olarak
Filistinlileri en iyi bizim anlamamız gerekmez mi? Onlarla duygudaşlık yaparak
emperyalizmin yaydığı yalanları en iyi biz boşa çıkarırız. Sosyal medyada
önümüze düşen her şeyi doğru sanıp inanarak paylaşmak emperyalizme, Siyonizm’e,
İsrail’in kan içiciliğine, ABD’nin hukuk tanımaz insanlığı yok sayan
despotizmine bilerek ya da bilmeyerek hizmet etmek değil mi? Atatürk’ün kurduğu
bir ülkenin çocuklarına yakışır mı bu aymazlık? Atatürk’ün izinden gidenlere
yakışan, mazlumun yanında yer almaktır amasız, fakatsız. Türk’ü, Türk yapan
değerler birikimi de zalimin karşısında mazlumun sözcüsü, koruyucusu olmak
değil mi?
Yalanlara dayanarak Filistin'e düşmanlık yapmak emperyalizme dostluktur. Bunu, insan olan biri nasıl içine sindirip kendine yakıştırır?
Adil Hacıömeroğlu
15
Ekim 2023
Kesinlikle katılıyorum öğretmenim,Siyasilerimiz bu durum karşısında tepki gösteriyor mu hayır çünkü onlar için günü güne atmak ve bekletmek.Sonuç hiç hiç.....Iyi günler öğretmenim.
YanıtlaSilFilistin düşmanlığına en son Zafer Partisi kuyrukçusu ağlak Nihat Genç'in katılmış olmasını ilginç buluyorum. Demek ki beşer şaşıyormuş! Bu şaşkınlığı salt bilgi eksikliğine yormuyorum. Bu noktada bir duyumsayış yoksunluğu, kalpsizlik de var. Kalpleri böylesine katılaştıran motivasyon nedir? İslam düşmanlığı mı, Batı hayranlığı mı, Cumhuriyeti savunayım derken Osmanlı dahil Türklerin İslam medeniyeti tarihlerine nefret ve kompleksle bakmak mı? Ortamlarda "LAAAİK" ve modern görünme kaygısı mı? Belki de hepsi....
YanıtlaSilAbi kaçırdığın bir şey var oda şu: Savaşan kazanır, kazanan toprağın sahibi olur. II. Abdulhamit'in savaşıp kaybettiği topraklara kimse tapu sormaz. İkinci olarak durup dururken sen adamların eline koz verecek şekilde saldırırsan olacağı bu. İran'ın generalini öldürmüşlerdi birkaç sene evvel, hatırlarsan İran intikam yemini etmişti. Sonuç belli, silahın nereden geldiği belli. Masumlar ölüyorsa yine filistinliler yüzünden ölüyor. Filistin'de bir devlet kurulsa bile yarın bize karşı olmayacağının garantisi mi var? Filistin hükümeti ermeni soykırımını tanımamış mıydı? Güney Kıbrıs Rum Yönetimini tanımamış mıydı? Olaylara birde bu yönden bak abi. Çok agresif ve tarafsın. Türkiye taraf olmayacak.
YanıtlaSil