ÇATALHÖYÜK (Dinlence Yazıları 17)

                  

Çatalhöyük’e gidiş gelişimizi bir önceki yazıda anlatmıştım. Bu yazıda biraz Çatalhöyük’ten söz edeceğim.

Çatalhöyük, yaklaşık dokuz bin yıl öncesine dayanan bir yerleşim yeri. İnsanın yerleşik tarihinin başlangıcı ve gelişimiyle ilgili bilgilenmek için vazgeçilmez bir yer. Dünyada tarımın başladığı ilk topraklardan biri. İnsanların tarıma başlaması, yerleşik yaşama geçmesiyle olabilir ancak. Bu da ateşin bulunmasından sonradır.

Çatalhöyük’te, doğu ve batı höyüğü olmak üzere iki kazı alanı var. Doğudaki yerleşim, Neolitik Çağ’da, batıdaki ise Kalkolitik Çağ’da yerleşim yeri olmuş. Kazılar, araştırmalar sürmekte. Burada kesintisiz olarak iki bin yıllık yerleşim var. Bu süre, birçok kişiye kısa gelebilir; ancak günümüz yerleşimleriyle karşılaştırdığımızda bu sürenin ne denli uzun olduğu anlaşılır.

Çatalhöyük’te yaklaşık sekiz bin kişinin yaşadığı düşünülmekte. O çağın ölçülerine ve o dönemde dünyadaki insan sayısına bakıldığında burası kalabalık bir kent sayılabilir. Böyle bir merkezi kentin varlığı, çevrede birçok köyün olma olasılığını güçlendirmekte.

Evler, birbirine bitişik yapılmış. Bu nedenle evleri ayıran duvarlar ortak. Bazı evlerin arasında sokak biçiminde boşluklar var. Buralar, genellikle çöp alanları olarak kullanılmış. Öyle sanıyorum ki dışkılar da buralara yapılmış. Evlerin girişleri çatıdan. Sabit olmayan bir merdivenle çatıya çıkılıp oradan yine bir merdivenle evin içine girilmekte. Çatıya çıkıldığında merdiven yukarı çekiliyor. Böylece hem can hem de mal güvenliği için önlem alınmış oluyor. Evlerin iç ve dış özelliklerinin bulunduğu örneklere bakıldığında ev içinde en önemli yeri kilerler tutmakta. Bundan da o dönemin insanlarının evlerindeki ambarlarda kış için yiyecek biriktirdikleri anlaşılmakta. Konutların bölümleri arasında geçişi sağlayan dikdörtgen ya da kare biçiminde kapılar var. Kapı dediysek açılır, kapanır türden değil. Yalnız insan geçişlerini sağlayan oyuklar bulunmakta.

Evcil hayvanlar (başta koyun olmak üzere), geceleyin çatıya çıkarılır. Orada güven içinde olur evin önemli geçim kaynağı olan koyunlar. Hem hırsızlardan hem de yırtıcı hayvanlardan onları korumanın yoludur bu.

Evlerin ortalama ayakta durma süresi seksen yıl kadar. Günümüze bakıldığında evlerin daha uzun ömürlü olması ilginç. Bu yapılarda ne demir ne de çimento var. Kerpiç evler, yıllara meydan okumakta. Demek ki o dönemde evlerin yapımında hile hurda yok!

Yeni konutlar, yıkılanların üzerine aynı planla yapılmış. Bu yolla yeni arsalar açılmayıp tarım alanları yapılarla işgal edilmemiş. Ayrıca yerleşim yerinin dokusu da böylece korunmuş olmakta. Doğu yerleşimde M.Ö. 7400-6200 yılları arasında var olduğu belirlenen on sekiz neolitik yerleşim katmanı kazılar sonunda ortaya çıkarılmış. Burada yapılan kazılarda bulunan çanak, çömlekler o günkü yaşamla ilgili bilgi sahibi olmamızı sağlamakta. Konutların iç ve dış duvarları, tavan ve taban beyaz.

Ev içindeki ocak ve oval biçimli fırınlar genellikle yapıların güney duvarlarına yapılmış. Fırın olduğuna göre demek ki bu dönemde yaşayanlar, ekmek yapmayı biliyorlarmış. Bu da önemli bir uygarlık göstergesi.

Kazılarda obsidiyen aynalar, topuz başları, taş boncuklar, eyer biçimli el değirmenleri, öğütme taşları, havanlar, havanelleri, açkı taşları, taş yüzükler, bilezikler, el baltaları, keserler, oval bardaklar, derin kaşıklar, kepçeler, iğneler, bizler, cilalanmış kemikten kemer kopçaları, kemik aletler gibi birçok küçük buluntular bulunmuş. Bunlarda anlıyoruz ki bu dönem insanları basit de olsa dikiş bilmekteler. Ayrıca birtakım ustalık aletleri de ilgi çekici… En ilginci de o dönemin kadınlarının da günümüzde olduğu gibi olanakları çerçevesinde süslenmekte olduğudur. Demek ki tarihin her döneminde kadın, güzel görünmek çabası içinde.

Çatalhöyük’te saray, konak, köşk, tapınak yok! Evlerin hepsi bir örnek neredeyse. Bu konuda eşitlikçilik söz konusu. Bu yerleşimden anlıyoruz ki sınıfsız bir toplum Çatalhöyük. Ayrıca yerleşim alanına baktığımızda burada, bir yöneticinin olmadığı anlaşılmakta. Bu da herkesin eşit söz hakkına sahip olduğunu göstermekte.

Kazı alanında edindiğimiz bilgilere göre bu büyükçe köyde dükkân, pazar yeri yok! Bundan da anlaşılıyor ki mal mülk edinme, biriktirme düşüncesi ortaya çıkmamış. Demek ki herkes ortak üretimden gereksinimince yararlanmakta. Bu da barışçıl bir toplumun oluşmasını sağlamakta. Üç kuruşluk bir mal için kavga gürültü olmuyor demek ki. 

Çatalhöyük, bizleri olağanüstü bir tarih yolculuğuna çıkardı. Ne aşırı sıcak ne de zaman zaman ortalığı kaplayan toz bulutu bizim bu uygarlık yolculuğumuzu etkilemedi. Ancak bizi bekleyen bir taşı ve onun sürücüsü var. İçimizden yeniden gelme söz vererek ayaklarımız geri geri giderek ayrılıyoruz bu uygarlık merkezinden.

Çumra’ya vardığımızda tek katlı kerpiç yapılı evlere daha dikkatli bakmaktayım. Birkaç değişiklik dışında Çatalhöyük’teki konutları ne denli çok benzemekteler. Yapı gereçleri üç aşağı beş yukarı aynı. Yapılış biçimlerinde çok farlılık yok!

Çumra’dan otobüse binip Konya’ya dönerken ve o gece başımı yastığa koyduğumda uzun süre İç Ege’den Doğu Anadolu’ya dek gezdiğim köy evleri gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti. Çocukluğumda uyuma fırsatı bulduğum toprak damlı kerpiç evler belleğimde canlandı. Bunların Çatalhöyük evlerinden ne farkı var? Konya’nın ara sokaklarında tek tük kalmış kerpiç evler, Çatalhöyük uygarlığının günümüze uzanan kolları değil mi?

Çatalhöyük önemli bir uygarlık merkezi. Tarım uygarlığının ve insan yerleşiminin önemli bir merkezi. Yediden yetmişe herkesin gezip görmesi gereken bir yer. Özellikle öğrencilerin tarih dersleri buralarda anlatılmalı ki somutlaşsın bilgiler.

Anadolu, binlerce yılın uygarlığını, farklı yaşam biçimleri olan onlarca insan topluluğunun yaşadığı çok önemli yer. Üzerinde yaşadığımız toprağın değerini daha çok bilelim. Bilelim ki sonsuza dek vatan diyelim bu topraklara. Bu varsıllığı koruyalım ki sonsuza dek Anadolu’nun uygarlık güneşi, tüm dünyayı aydınlatıp yol göstersin.

                                                                                   Adil Hacıömeroğlu

                                                                                   16 Eylül 2021

 

 

 

 


1 yorum:

  1. Umarim Catalhoyuk bu ilgisizlik ve lakayıt davranislara da dayanir. Bir " hititolog" olarak yastayim. sayenizde bizim yillardir isaret ettigimiz bu durumu sizde tanik olarak belgelemissiniz. sagolun. yazinizi Ist.univ.Ed.fak.Hititoloji Abd. ve Eskionasya dilleri ogretim uyeleri ile ogrencilerine aktariyorum. umarim kisa surede bu " bakimsizlik" ve hor görü giderilir. Tekrar size tesekkur ederim.elinize emeginize saglik dilerim.

    YanıtlaSil