GÜN UZUN, ZAMAN DAR, GEZİLECEK ÇOK YER VAR (Dinlence Yazıları 10)

 

Sabri Bey’den ayrıldıktan sonra eski adliyenin yıkıldığı ve arsasının kent alanına katıldığı yere yürüdük. Yıkılan yapının yerine yeni bir yapı, özellikle de AVM yapmayanları kutluyoruz içimizden. Böylesine geniş bir alanı halkın hizmetine açmak ne güzel!

Alaaddin Tepesine sırtımızı dönüp birkaç adım yürüdük. Karşımızda bakımlı tarihsel yapıların durduğunu gördük. Beyaz badanalı, gelin gibi duran tarihsel evler on taneye yakın. Bazıları Konya Büyük Şehir Belediyesinin birimlerince kullanılmakta. Böylece yapılarda yaşam, bir biçimde sürmekte.

Görevliden izin istiyoruz gezmek için. Görevli, cebinden çıkardığı açkı ile kapıları açıp önümüze düşüyor. Evlerin özelliklerini anlattı bize mutlulukla. İşte, benim sevdiğim durum ve davranış bu… İçinde çalıştığı yapıyı özümseyip sevmiş biri. Hem böyle bir yerde çalışmanın hem de burayı bilmeyenleri gezdirerek tanıtmayı mutlulukla içselleştirmiş adam gibi adam. İlk yapıyı gezdikten sonra, diğerlerine doğru yürüdük. Görevli hep yanımızda. Her yapıyı tek tek anlatıyor bıkıp usanmadan. Eskiden hangi işler içi kullanıldıklarını, buraların yapılış nedenlerini sıralamakta zevkle.

Yapıların saçaklara yakın yerlerde kuş evleri yapılmış. Alt kısımlarda açıklıklar var. Kediler, karda kışta üşüyünce bu açıklıklardan evin bodrum diyebileceğimiz bölümüne girip soğuktan korunuyormuş. Ne güzel… Yapılar yalnız insanlar için değil, hayvanlar için de bir korunma yeri.

Mahmudiye ve Aligav medreselerini gezdik. Medreselerin güzellikleri çok . Konya’da çok fazla Selçuklu dönemi medresesi var. Demek ki o dönemde eğitime önem veriliyormuş. Bu da mutluluk verici bir şey.

Beşare Bey Mescidinde tarihe yolculuğumuz sürdü güneşin ufukta yitmekte olduğu bir anda. Güneşin batışıyla mescidin taşları neredeyse aynı renge bürünmüştü.

Sıra Şifahane Mescidinde… Yapının bir bölümü günümüze dek gelememiş. Zamanında sağlık kuruluşu olarak halka hizmet vermiş. Belediye onarmış, yapıya sahip çıkmış. Böylece de yaşamını sürdürmekte.

En son gittiğimiz yer, Sütçü Tekkesi… Burayı, Selçuklu sultanlarından II. Keykavus’un kızı Hand Fatma Hatun yaptırmış. İlk yapılış amacı, türbe. Zaten içinde üç mezar bulunmakta. II.Meşrutiyet’e dek çöplükmüş. Bu dönemde onarılıp korunmuş. Doğum yapıp sütü gelmeyen annelerin bebeklerine süt sağlanırmış buradan. Bazı bebeklere sütanneler bulunurmuş. Sosyal yardımlaşma, dayanışmanın çok güzel bir biçimi.

Atacan’la eşimin yorulduklarını anlıyorum. Atacan, yürürken ayaklarını sürümekte. Doğaldır ki acıktık da. Yavaş adımlarla öğretmenevinin bulunduğu yöne doğru gitmeye başladık. Önümüze çıkan bir aşevine girdik. Karnımız doyurmaya başlayınca ne denli yorulduğumuzu anladık. Yemekten sonra ağırlık çöktü üstümüze. Hiç de kalkasımız yok! Kalkmak istemesek de kalkıp öğretmenevine gittik. Erkenden uyuduk. Sabahleyin gezilecek çok yer var, dinlenmeliyiz.

                                                                                               Adil Hacıömeroğlu

                                                                                               10 Eylül 2021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder