Eski
garajlarda, Çumra otobüsünden indik. Yol arkadaşlarımızla vedalaştık. Vakit,
ikindiye gelip dayandı. İyice acıkmışız. Ancak Çatalhöyük’ü gezmenin verdiği
heyecan ve mutlulukla zamanı elimizden kaçırmış, açlığımızın ayırdına
varmamışız. Demek ki insan, çok heyecanlı ve sevinçli olduğunda açlık usuna
gelmiyor.
Elimizde
yükümüz yok sayılır. Önümüze bir taksi durağı çıktı. Sürücüler, durağın önünde
söyleşmekteler. “Esnafı, esnaf bilir.” sözü uyarınca selam verip hal hatır
sordum. Ardından Konya’nın fırın kebabının en lezzetlisini nerede
yiyebileceğimizi sordum. Gülerek “Kebap yerine kazık yemeyelim.” dedim. Sürücü
de güldü. Hemen eliyle gösterdi nasıl gideceğimizi. “Ağabey gidip yiyin, memnun
kalırsınız. Tam bir esnaf lokantasıdır.” dedi özgüvenle.
Taksi
durağındaki sürücü arkadaşa içten bir “Sağol!” deyip yolun karşısına geçip
Hançerli Sokağına girdik. Çok fazla yürümeden yolun sağında Ehil Kebap’ı gördük.
Elimizle koymuş gibi bulduk kebapçıyı. Tipik bir esnaf lokantası. Görünüşü
biraz salaş… Selam verip hayırlı işler dileyip içeri girdik. Güler yüzlü bir
usta ve cana yakın bir garson tarafından buyur edildik. Köşede bir masaya
yerleştik. Zaten masalar dolup boşalıyor durmadan. Burada yalnızca kebap var,
yemek olarak. Bir de isteyenler için sütlaç…
Ehil
Kebap’ın kuruluşu 1934… Şu an üçüncü kuşak işin başında. Böyle aile geleneğinin
oluştuğu yerleri çok severim. Üç şubesi var. Biz, Meram şubesindeyiz.
Kebaplarımızı
söyledik. Yanında ayran da var. Kebap, kokusu ve görünüşü ile iştah açıcı.
Zaten biz de iyice acıkmışız. Keyifle yiyoruz eşimle. Ancak yegitlerde hamburger
yemeye alışmış Atacan (10), biraz gönülsüz. Dil dökerek yedirmeye çalıştık.
Garsonlar da dil dökmeye başladı. Zor da olsa yemeye başladı çocuk. Tabağını
bitirdi bitirmesine de biz de bittik. Artık karnımız tok… Bir ağırlık çöktü
üstümüze, ancak biz Konya’ya gezmeye geldik. Vakit nakittir, bizim için.
Fırının önünde duran Şener Usta’ya “Sağol! Elinize sağlık!” dedikten sonra
aşevinden çıktık. Kazık yemedik, kebap yedik.
Nereye
gideceğimizi önceden belirlemedik. Sokaktan çıkıp bir caddeye girdik. Yol
boyunca ivedilik göstermeden yürümekteyiz. Sahip Ata Cami ve Müzesi karşımıza
çıkınca içeri girip müzeyi gezdik. Camiyi inceledik. Konya’da Selçuklu yapıtları
gezilecek gibi değil o kadar çok ki… Konya’nın her yerinden tarih fışkırmakta.
Sahip
Ata Caddesi boyunca yürüyüşümüzü sürdürdük. Az sonra karşımıza Arkeoloji Müzesi
çıktı. Müze kapanmak üzere. Görevlilerden biri, müzeyi kapatmaktan yana. Bir
diğeri, bizi buyur ediyor içeriye, gezebileceğimizi söylüyor. Zaman geç, çalışma
süresi bitmek üzere. Bize gezmemizi söyleyen görevli diğer çalışana, kendisinin
bekleyebileceğini söyledi. Biz de iyi niyetli, görevine ülkücü bir duyguyla
bağlı çalışanı fazla bekletmemek için biraz ivedilik gösterdik.
Müze
güzel... Görülmeye değer tarihsel yapıtlar var burada. Ancak görevliyi
bekletmeme duygusu, gezimizi niteliksizleştirmekte. İvedi davranırken bazı
yapıtları atladık. Bilgilenmemiz yeterince olmadı. Yaz mevsiminde kapalı ve
açık hava müzelerinin geç saatlere dek açık olması gerek. Havalar sıcak ve
aydınlık… İnsanlar gezmek istiyor. Memurların çalışma saatleri bu isteği
kısıtlamakta. Bu nedenle yetkililer, bu konuda farklı bir çalışma biçimi
oluşturmalı.
Arkeoloji
Müzesinden çıkıp yine Sahip Ata Caddesi boyunca yürüdük. Karşımıza Etnografya
Müzesi çıktı. Ancak kapanmakta. Neyse onu gezmeyi, yarına bırakalım.
Öğretmenevinin
önünde bulduk kendimizi birden. Yolumuz üstündeki bir marketten su ve
atıştırmalıklar almıştık. Onları odamıza bırakıp çıktık.
Japon
Bahçesine gitmeye karar verdik. Uzun bir minibüs yolculuğundan sonra vardık
Japonların düzenlediği bahçeye. Yemyeşil bir yer. Dolaştık az da olsa. Bir yeiç
var girişte. Üst kata çıkıp gölgelik bir masaya oturduk. Bir şeyler içtik.
Atacan istediği gibi bir yemek söyledi. Gece iyice bastırınca sessizliği,
serinliği, dinlenmenin getirdiği erinci geride bırakıp minibüse binmek için
çıktık. Kalabalığın içinde zorlu bir yolculuktan sonra öğretmenevine vardık.
Çatalhöyük’ü
gezmenin iç rahatlığıyla geceyi iyi geçirebiliriz artık. Mutluluk sevinciyle
yataklarımıza girdik. Yarın dönüş günü... Vakit dar, gezilecek yerler bitmedi
daha.
Adil
Hacıömeroğlu
17
Ekim 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder