2 EYLÜL 1922 CUMARTESİ


         “Büyük Taarruz’un sekizinci günü. Başkomutanlık ve Batı Cephesi karargâhları Dumlupınar’dan Uşak’a nakledildi. İsmet Paşa, Ordu kumandanları ve en küçük subaylara kadar bildirilmesini istediği emrinde, ordular arasında birlik ve bağlılık olması gerektiğini, büyük bir ordunun şiarının başarıyı yan yana savaştığı birliklere atfetmek olduğunu bildirdi. Ordu Eskişehir’e girdi. Dursunbey de kurtarıldı. Bazı Yunan birlikleri daha teslim alındı. 6 dağ topu ele geçirildi. Teslim alınan 190 subay ve 4.400 er arasında Birinci Kolordu Kumandanı General Trikopis ile İkinci Kolordu Kumandanı Diyenis de bulunuyor. Çalköy’de esir edilen bu iki general Uşak’a götürüldü. Asım Paşa onlara: ‘Sizleri asri bir ordunun subayları olarak mı, yoksa hunhar bir çetenin fertleri olarak mı karşılayayım?’ dedi. Mustafa Kemal onları yanında İsmet Paşa ve Birinci Ordu Kumandanı (Nurettin Paşa) olduğu halde kabul etti. ‘Üstünüze düşen görevi yaptığınıza inanıyorsanız müsterih olun. En büyük kumandanlar için de esaret mukadder olabilir.’ dedi. Harekât hakkında onlarla sohbet etti. Trikopis, yapacağı son şeyi yapamadığını (intihar edemediğini) söyledi. Onun isteği üzerine İstanbul’daki ailesine bilgi verilmesi için adres alındı.

         M. Şevki’nin not defterinden: Çukurdaki şehirler görünmüyor. Fakat dumanlarından yerlerini seçebiliyoruz. İşte uzakta Alaşehir, daha geride Manisa, Salihli, Kasaba, Eşme, hepsi yanıyor ve hepsinden duman çıkıyor. Dağa çıkmış köylülere rast geldik. Yanmış köylerine dönüyorlardı. Ufak çocukları askerler taşıdı.

         Halide Edip, Uşak’ta Trikopis ve Diyenis’in Mustafa Kemal’in huzuruna getirilişini anlatıyor. ‘Eğer korumasalardı, Uşak halkı onları da parçalayacaktı.’

         Yunanlılar, geçtikleri bütün köyleri yakıyor, ırza saldırıyorlar. Silahlanan çocuk, yaşlı ve kadınlar da silaha sarılarak orduya yardıma koşuyor. Yollarda, başları kesilmiş yaşlılara ve kadınlara rastlanıyor. Komutanlar, erlerin şiddetli tepki ile duydukları intikam duygularını güçlükle dizginliyor.

         Mustafa Kemal’in Başbakan Rauf Bey’e teli: Kütahya’da saldırımıza uğrayan düşman fırkası, bir hayli zayiat verdikten sonra perişan bir halde Gediz yönüne atıldı. Ağırlıklarını ve iki yüzü aşkın esir bıraktı. Bugün çeşitli rütbelerden yüz subay bin erden meydana gelen esir kafilelerinin geçtiğini gördüm. Uşak ve Eskişehir’in düşüşü haberini bekliyorum.

         Türk saldırısı, İngiliz hükümetinde bomba etkisi yaptı. Atina ve İzmir’den telaşlı telgraflar yağmaya başladı. İngilizlerin İzmir Başkonsolosu Lamb, felaketi önlemek için Yunanlıların İzmir’i boşaltmaları şartıyla Türklerle Yunanlılara ateşkes yaptırılmasını önerdi. İngilizlerin Atina İşgüderi Bentinck, telgrafında ‘Mustafa Kemal, en azından Trakya’nın boşaltılmasını isteyecek; bizi, Yunan desteğinden mahrum bıraktıktan sonra da İstanbul üzerine yürüyecektir. Fransızlar direnmez. Yunanlılar olmazsa İstanbul’u savunmak bir problem.’ dedi. Bir diğer telgrafında ‘Yunan Hükümeti, Anadolu’yu derhal boşaltmaya hazır olduğunu söylüyor. Ateşkes istiyor. İngiltere’nin arabuluculuğunu rica ediyor.’ diye bildirdi. Yunanistan’ın Londra Elçisi, peş peşe 4 defa İngiliz Dışişleri’ne başvurdu. Hükümetinden diğer bilgileri ulaştırdı: ‘Yunan ordusu artık düşman saldırısıyla baş edecek durumda değildir. Ateşkes isteğini kabul ediyor. İngiltere’nin arabuluculuk yapmasını istiyoruz. İzmir’i koruyamıyoruz. Siz koruyun.’ Mesajlarını iletti. İngiliz hükümeti, İzmir’deki İngiliz kolonisinin korunması ve boşaltılması konusunda gerekli tedbirlerin alınmasını emretti. İzmir’deki ABD Konsolosu’nun hükümetine telgrafı: Askeri durum, Yunan ordusunun bitmiş, tükenmiş ve moralinin çökmüş olmasından dolayı son derece ağır ve korkunçtur. Yunan ordusunun kurtarılmasına artık imkân yoktur. Şehirdeki Hıristiyanlar, panik içinde şehri terk etmek istiyorlar. İşittiğime göre Yunanlılar şehri yakmak istiyorlar. Amerikalıların hayatlarını kurtarmak için bir gemi gönderiniz.

         Anadolu’da zafer gösterileri: İzmit’te gösteriler yapıldı. Bütün gece fener alayları ile sevinç gösterileri oldu. Mersin’de bütün sokaklar bayraklarla donatılarak gösteriler ve fener alayları yapıldı. Tüccarlar, yaralılar için aralarında 3600 lira topladı. Zonguldak’ta, Eskişehir’in ve Uşak’ın kurtarıldığı haberini veren resmi tebliğ gece açık artırmaya çıkarılarak 115 lira ile Işık Ocağı gazetesinde kaldı. Tebliğ sevinç içinde ve alkışlar arasında okundu. Eskişehir ve Uşak’ın kurtarıldığı haberi, Meclis’te şiddetli alkışlarla karşılandı. Ayakta dua okundu. Afyon Mevlevi Dergâhı’nda şehitlerin ruhuna mevlit okundu.

         Hamit Bey, Ankara’ya Fransız Yüksek Komiseri General Pelle’nin konferansın şu sırada toplanmasının uygun olup olmadığını sorduğunu bildirdi. Hamit Bey’in bildirdiğine göre Yunan resmi bildirisine güvenilmeyerek Türk resmi bildirisi aranıyor. Anadolu’dan İzmir’e kaçan Rumlar orada kabul edilmiyor.

         Göçmen olarak Ankara’da bulunanlar, yurtları kurtarılmış ise memleketlerine dönmeye başladılar. Giden kafilenin içinde Ankara’da boyacılık yaparak geçimini sağlayan 25-30 kişilik bir çocuk grubu dikkat çekti.

         Ankara Hapishanesi’nden 35 kişi kaçtı. Bunlardan biri öldü, birkaçı da yaralı olarak ele geçirildi.

         Hakimiyeti Milliye: Gazi Paşa Kumandanımızın ordu ve millete beyannamesi. -Ordumuzun vasıl olduğu parlak neticeler. 150 top, 100’ü mütecaviz otomobil ele geçirildi ve Kütahya’yı aldık. -Düşman ordusunun omuzuna çöken, inhizam pek müthiştir. Rauf Bey’in devletlere gönderdiği nota. -Bütün Türkler neşe ve heyecan içinde çırpınıyor. Bugün Ankaralı hemşerilerimiz, Ankara’da muhacir bulunanlar dükkânlarını kapatacaklar, askerlerin ve bütün mekteplerin de katıldığı muazzam bir tezahüratta bulunacaklar. Yenigün: Ordumuz şimşek hızıyla yürümekte, düşman üzerine yıldırım hızıyla düşmektedir. Hükümetimiz düşman vahşetini protesto etti. Atina’da heyecan. Hükümet aleyhinde gösteri. Açıksöz: Düşmanın yuvarlanışı. -Dün geceki şenlik. Öğün: Adsız kahramanların hatırası. Vakit: Dumlupınar muvaffakiyeti bellerini büktü. Düşman İzmir yolundadır. -İstanbul, dün bir kalp gibi çarptı. A. Emin: Düşmanın bizi yanlış tanıması işimize yaradı. Saldıramaz zannediyorlardı. Gafil avlandılar. İkdam: Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde kazanan ordumuz düşman kovalıyor. İkinci bir hatta, Uşak’ta tutunmaya çalışan Yunan kılıç artıklarının burada da yenildiği söyleniyor. -Eskişehir’in kurtarıldığı Londra’dan bildiriliyor. -Bol mühimmat ve paramızdan bahsediliyor. -Şimdi sulha talip görünüyorlar. Peyamı Sabah’ta Ali Kemal, durumun milli davayı savaşla çözümlemek isteyenlerin lehine geliştiğini yazıyor ve Anadolu dağlarında Türk milletinin kahramanlığından söz ediyor: ‘Büyük devletlerin Doğu siyasetini varlığımıza taraftar kılmazsak ne yapsak boştur. Üç seneden beri Anadolu’yu al kanlara boyayan bu mücadelemizden hiçbir zaman mülken, fiilen bir fayda göreceğimizden emin değilim.’ İleri’de at sırtında Mustafa Kemal ve süngüleriyle ileri atılan erlerin temsili resmi. -İstanbul Müslümanlarının dünkü duası. -29, 30 tarihli resmi tebliğler ve son haberler. -Süleyman Nazif’in başyazısı: Zafer mucizesi. -Zafer haberleri. Yunanlıların mağlubiyeti artık Londra’da da anlaşıldı. Takvimi Vekayi’de Divanıharp eski başkanı Mustafa Paşa’nın çeşitli suçlardan dolayı askerlikten çıkarıldığına ilişkin karar. Anadolu’da Ortodoks Sadası: Geçenlerde Nevşehir’e kadar giden Türk Ortodoksları Kongresi Umumi Katibi’nin Nevşehir konferansı (Dostluk ve birlik duyguları). Fransızca İstanbul: Ustaca düşünülmüş çevirme harekâtı. Karagöz: Karagöz, yalınkılıç hücum eden askerlerin yanında koşuyor. Kendisini bekleyen Hacivat’a ‘İzmir’de buluşuruz.’ diyor. -Manzume: Ha aslanlarım ha! İlk zafer haberleri üzerine Karagöz’le Hacivat’ın olağanüstü sevinçleri. Karagöz Hacivat’a İzmir rıhtımında ziyafet çekmeye söz veriyor. -Karagöz, kaçmaya çalışan Ali Kemal’in üstüne çullanmış: ‘Eden belasını da bulur, Mevla’sını da.’ Ostschweizer Tageblatt (İsviçre): Son savaşın nedeni Sevr Anlaşması’dır. Bu anlaşma Türkiye’nin ve Yunanistan’ın mahvına sebep oldu. Türklerin gayesi, konferansı bir emrivaki karşısında bırakmaktır. Demir zarlar hareket ediyor. Milletlerin kanı yeniden sebil gibi akıyor. Cephelerde binlerce kişi mahvoluyor. Fakat Türkler muzafferen ilerliyorlar. Acaba Avrupa siyaseti bunu durdurabilecek midir? Tevhidiefkâr: Ordumuz Dumlupınar Meydan Muharebesi’ni de süngüsüyle kazanmış ve kasabaya istirdat etmiştir. Süvarilerimiz merkezde düşman kıtaatını müthiş bir hücumla kamilen kılıçtan geçirmişlerdir. Birçok top, 100 otomobil, 2 tren mühimmat, hadsiz hesapsız harp levazımı ele geçirdik. Düşmanı kemali şiddetle takip eden ordumuz Uşak kapılarına dayandı. -Yunanlıların tahliye hazırlıkları başladı. -İstanbul ufkunda nusret duaları. Press Devvar: Yunanlıların Sevr hududunda tutunması imkânsızdır. Yunan birliklerinin çekilişi, her türlü usulün dışındadır. (Ekrem Reşat). -Karahisar mektubu. -Alaşehir’de zafer sevinci. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 620-621-622-623-624)”

         Büyük Taarruz’un sekizinci gününde cephedeki durum daha açık olarak görülmekte. Hem içerde hem de dışarda herkes işin farkında. Türk utkusunu dostlar da düşmanlarda artık kabullenmekte. İngiltere’nin Yunan ordusunu zayiatsız kurtarma girişimleri amacına ulaşmıyor. Ateşkes, yalnızca sözde kalmakta. Çünkü Ankara, ateşkesin kendi aleyhine olacağını bilmekte. Ulusun tüm varlığıyla saldırıya geçen Türk ordusu, bir ateşkesle her şeyini yitirebilirdi. Bu nedenle yıllardır bugünleri bekleyen bir orduyu durdurmak olanaksız.

         Türk ordusunun tebliğleri, bir gün sonra gazetelerde yayımlandığından cephede olanlar, bir gün sonra öğrenilmekte yazılı basın organlarından.

         General Asım Gündüz’ün tutsak Yunan generalleri Trikopis ve Diyenis’e “Sizleri asri bir ordunun subayları olarak mı, yoksa hunhar bir çetenin fertleri olarak mı karşılayayım?” sözü Türk ordusunun, subayının, Mehmetçiğin soyluluğunu, insanlığını, düşene el kaldırmayışını, uygar davranışını göstermesi bakımından anlamlıdır. Bu söz, tarihsel niteliktedir ve örnektir dünyanın tüm  ordularına.

                                                                                Adil Hacıömeroğlu

                                                                                2 Eylül 2023

        

        

        

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder