“Büyük Taarruz’un sekizinci günü. Başkomutanlık ve Batı
Cephesi karargâhları Dumlupınar’dan Uşak’a nakledildi. İsmet Paşa, Ordu
kumandanları ve en küçük subaylara kadar bildirilmesini istediği emrinde,
ordular arasında birlik ve bağlılık olması gerektiğini, büyük bir ordunun
şiarının başarıyı yan yana savaştığı birliklere atfetmek olduğunu bildirdi.
Ordu Eskişehir’e girdi. Dursunbey de kurtarıldı. Bazı Yunan birlikleri daha
teslim alındı. 6 dağ topu ele geçirildi. Teslim alınan 190 subay ve 4.400 er
arasında Birinci Kolordu Kumandanı General Trikopis ile İkinci Kolordu
Kumandanı Diyenis de bulunuyor. Çalköy’de esir edilen bu iki general Uşak’a
götürüldü. Asım Paşa onlara: ‘Sizleri asri bir ordunun subayları olarak mı,
yoksa hunhar bir çetenin fertleri olarak mı karşılayayım?’ dedi. Mustafa Kemal
onları yanında İsmet Paşa ve Birinci Ordu Kumandanı (Nurettin Paşa) olduğu
halde kabul etti. ‘Üstünüze düşen görevi yaptığınıza inanıyorsanız müsterih
olun. En büyük kumandanlar için de esaret mukadder olabilir.’ dedi. Harekât
hakkında onlarla sohbet etti. Trikopis, yapacağı son şeyi yapamadığını (intihar
edemediğini) söyledi. Onun isteği üzerine İstanbul’daki ailesine bilgi
verilmesi için adres alındı.
M. Şevki’nin not defterinden: Çukurdaki şehirler görünmüyor.
Fakat dumanlarından yerlerini seçebiliyoruz. İşte uzakta Alaşehir, daha geride
Manisa, Salihli, Kasaba, Eşme, hepsi yanıyor ve hepsinden duman çıkıyor. Dağa
çıkmış köylülere rast geldik. Yanmış köylerine dönüyorlardı. Ufak çocukları
askerler taşıdı.
Halide Edip, Uşak’ta Trikopis ve Diyenis’in Mustafa Kemal’in
huzuruna getirilişini anlatıyor. ‘Eğer korumasalardı, Uşak halkı onları da
parçalayacaktı.’
Yunanlılar, geçtikleri bütün köyleri yakıyor, ırza
saldırıyorlar. Silahlanan çocuk, yaşlı ve kadınlar da silaha sarılarak orduya
yardıma koşuyor. Yollarda, başları kesilmiş yaşlılara ve kadınlara rastlanıyor.
Komutanlar, erlerin şiddetli tepki ile duydukları intikam duygularını güçlükle
dizginliyor.
Mustafa Kemal’in Başbakan Rauf Bey’e teli: Kütahya’da
saldırımıza uğrayan düşman fırkası, bir hayli zayiat verdikten sonra perişan
bir halde Gediz yönüne atıldı. Ağırlıklarını ve iki yüzü aşkın esir bıraktı.
Bugün çeşitli rütbelerden yüz subay bin erden meydana gelen esir kafilelerinin
geçtiğini gördüm. Uşak ve Eskişehir’in düşüşü haberini bekliyorum.
Türk saldırısı, İngiliz hükümetinde bomba etkisi yaptı.
Atina ve İzmir’den telaşlı telgraflar yağmaya başladı. İngilizlerin İzmir
Başkonsolosu Lamb, felaketi önlemek için Yunanlıların İzmir’i boşaltmaları
şartıyla Türklerle Yunanlılara ateşkes yaptırılmasını önerdi. İngilizlerin
Atina İşgüderi Bentinck, telgrafında ‘Mustafa Kemal, en azından Trakya’nın
boşaltılmasını isteyecek; bizi, Yunan desteğinden mahrum bıraktıktan sonra da
İstanbul üzerine yürüyecektir. Fransızlar direnmez. Yunanlılar olmazsa İstanbul’u
savunmak bir problem.’ dedi. Bir diğer telgrafında ‘Yunan Hükümeti, Anadolu’yu
derhal boşaltmaya hazır olduğunu söylüyor. Ateşkes istiyor. İngiltere’nin
arabuluculuğunu rica ediyor.’ diye bildirdi. Yunanistan’ın Londra Elçisi, peş
peşe 4 defa İngiliz Dışişleri’ne başvurdu. Hükümetinden diğer bilgileri
ulaştırdı: ‘Yunan ordusu artık düşman saldırısıyla baş edecek durumda değildir.
Ateşkes isteğini kabul ediyor. İngiltere’nin arabuluculuk yapmasını istiyoruz.
İzmir’i koruyamıyoruz. Siz koruyun.’ Mesajlarını iletti. İngiliz hükümeti,
İzmir’deki İngiliz kolonisinin korunması ve boşaltılması konusunda gerekli
tedbirlerin alınmasını emretti. İzmir’deki ABD Konsolosu’nun hükümetine
telgrafı: Askeri durum, Yunan ordusunun bitmiş, tükenmiş ve moralinin çökmüş olmasından
dolayı son derece ağır ve korkunçtur. Yunan ordusunun kurtarılmasına artık imkân
yoktur. Şehirdeki Hıristiyanlar, panik içinde şehri terk etmek istiyorlar.
İşittiğime göre Yunanlılar şehri yakmak istiyorlar. Amerikalıların hayatlarını
kurtarmak için bir gemi gönderiniz.
Anadolu’da zafer gösterileri: İzmit’te gösteriler yapıldı.
Bütün gece fener alayları ile sevinç gösterileri oldu. Mersin’de bütün sokaklar
bayraklarla donatılarak gösteriler ve fener alayları yapıldı. Tüccarlar,
yaralılar için aralarında 3600 lira topladı. Zonguldak’ta, Eskişehir’in ve Uşak’ın
kurtarıldığı haberini veren resmi tebliğ gece açık artırmaya çıkarılarak 115
lira ile Işık Ocağı gazetesinde kaldı. Tebliğ sevinç içinde ve alkışlar arasında
okundu. Eskişehir ve Uşak’ın kurtarıldığı haberi, Meclis’te şiddetli alkışlarla
karşılandı. Ayakta dua okundu. Afyon Mevlevi Dergâhı’nda şehitlerin ruhuna
mevlit okundu.
Hamit Bey, Ankara’ya Fransız Yüksek Komiseri General Pelle’nin
konferansın şu sırada toplanmasının uygun olup olmadığını sorduğunu bildirdi.
Hamit Bey’in bildirdiğine göre Yunan resmi bildirisine güvenilmeyerek Türk
resmi bildirisi aranıyor. Anadolu’dan İzmir’e kaçan Rumlar orada kabul
edilmiyor.
Göçmen olarak Ankara’da bulunanlar, yurtları kurtarılmış ise
memleketlerine dönmeye başladılar. Giden kafilenin içinde Ankara’da boyacılık
yaparak geçimini sağlayan 25-30 kişilik bir çocuk grubu dikkat çekti.
Ankara Hapishanesi’nden 35 kişi kaçtı. Bunlardan biri öldü,
birkaçı da yaralı olarak ele geçirildi.
Hakimiyeti Milliye: Gazi Paşa Kumandanımızın ordu ve
millete beyannamesi. -Ordumuzun vasıl olduğu parlak neticeler. 150 top, 100’ü
mütecaviz otomobil ele geçirildi ve Kütahya’yı aldık. -Düşman ordusunun omuzuna
çöken, inhizam pek müthiştir. Rauf Bey’in devletlere gönderdiği nota. -Bütün
Türkler neşe ve heyecan içinde çırpınıyor. Bugün Ankaralı hemşerilerimiz,
Ankara’da muhacir bulunanlar dükkânlarını kapatacaklar, askerlerin ve bütün
mekteplerin de katıldığı muazzam bir tezahüratta bulunacaklar. Yenigün: Ordumuz
şimşek hızıyla yürümekte, düşman üzerine yıldırım hızıyla düşmektedir. Hükümetimiz
düşman vahşetini protesto etti. Atina’da heyecan. Hükümet aleyhinde gösteri. Açıksöz:
Düşmanın yuvarlanışı. -Dün geceki şenlik. Öğün: Adsız kahramanların
hatırası. Vakit: Dumlupınar muvaffakiyeti bellerini büktü. Düşman İzmir
yolundadır. -İstanbul, dün bir kalp gibi çarptı. A. Emin: Düşmanın bizi yanlış
tanıması işimize yaradı. Saldıramaz zannediyorlardı. Gafil avlandılar. İkdam:
Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde kazanan ordumuz düşman kovalıyor. İkinci bir
hatta, Uşak’ta tutunmaya çalışan Yunan kılıç artıklarının burada da yenildiği
söyleniyor. -Eskişehir’in kurtarıldığı Londra’dan bildiriliyor. -Bol mühimmat
ve paramızdan bahsediliyor. -Şimdi sulha talip görünüyorlar. Peyamı Sabah’ta
Ali Kemal, durumun milli davayı savaşla çözümlemek isteyenlerin lehine
geliştiğini yazıyor ve Anadolu dağlarında Türk milletinin kahramanlığından söz
ediyor: ‘Büyük devletlerin Doğu siyasetini varlığımıza taraftar kılmazsak ne
yapsak boştur. Üç seneden beri Anadolu’yu al kanlara boyayan bu mücadelemizden
hiçbir zaman mülken, fiilen bir fayda göreceğimizden emin değilim.’ İleri’de
at sırtında Mustafa Kemal ve süngüleriyle ileri atılan erlerin temsili resmi.
-İstanbul Müslümanlarının dünkü duası. -29, 30 tarihli resmi tebliğler ve son
haberler. -Süleyman Nazif’in başyazısı: Zafer mucizesi. -Zafer haberleri.
Yunanlıların mağlubiyeti artık Londra’da da anlaşıldı. Takvimi Vekayi’de
Divanıharp eski başkanı Mustafa Paşa’nın çeşitli suçlardan dolayı askerlikten
çıkarıldığına ilişkin karar. Anadolu’da Ortodoks Sadası: Geçenlerde
Nevşehir’e kadar giden Türk Ortodoksları Kongresi Umumi Katibi’nin Nevşehir
konferansı (Dostluk ve birlik duyguları). Fransızca İstanbul: Ustaca
düşünülmüş çevirme harekâtı. Karagöz: Karagöz, yalınkılıç hücum eden
askerlerin yanında koşuyor. Kendisini bekleyen Hacivat’a ‘İzmir’de buluşuruz.’ diyor.
-Manzume: Ha aslanlarım ha! İlk zafer haberleri üzerine Karagöz’le Hacivat’ın
olağanüstü sevinçleri. Karagöz Hacivat’a İzmir rıhtımında ziyafet çekmeye söz
veriyor. -Karagöz, kaçmaya çalışan Ali Kemal’in üstüne çullanmış: ‘Eden
belasını da bulur, Mevla’sını da.’ Ostschweizer Tageblatt (İsviçre): Son
savaşın nedeni Sevr Anlaşması’dır. Bu anlaşma Türkiye’nin ve Yunanistan’ın mahvına
sebep oldu. Türklerin gayesi, konferansı bir emrivaki karşısında bırakmaktır.
Demir zarlar hareket ediyor. Milletlerin kanı yeniden sebil gibi akıyor. Cephelerde
binlerce kişi mahvoluyor. Fakat Türkler muzafferen ilerliyorlar. Acaba Avrupa
siyaseti bunu durdurabilecek midir? Tevhidiefkâr: Ordumuz Dumlupınar
Meydan Muharebesi’ni de süngüsüyle kazanmış ve kasabaya istirdat etmiştir.
Süvarilerimiz merkezde düşman kıtaatını müthiş bir hücumla kamilen kılıçtan
geçirmişlerdir. Birçok top, 100 otomobil, 2 tren mühimmat, hadsiz hesapsız harp
levazımı ele geçirdik. Düşmanı kemali şiddetle takip eden ordumuz Uşak
kapılarına dayandı. -Yunanlıların tahliye hazırlıkları başladı. -İstanbul
ufkunda nusret duaları. Press Devvar: Yunanlıların Sevr hududunda
tutunması imkânsızdır. Yunan birliklerinin çekilişi, her türlü usulün
dışındadır. (Ekrem Reşat). -Karahisar mektubu. -Alaşehir’de zafer sevinci. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı
Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 620-621-622-623-624)”
Büyük
Taarruz’un sekizinci gününde cephedeki durum daha açık olarak görülmekte. Hem
içerde hem de dışarda herkes işin farkında. Türk utkusunu dostlar da
düşmanlarda artık kabullenmekte. İngiltere’nin Yunan ordusunu zayiatsız
kurtarma girişimleri amacına ulaşmıyor. Ateşkes, yalnızca sözde kalmakta. Çünkü
Ankara, ateşkesin kendi aleyhine olacağını bilmekte. Ulusun tüm varlığıyla saldırıya
geçen Türk ordusu, bir ateşkesle her şeyini yitirebilirdi. Bu nedenle yıllardır
bugünleri bekleyen bir orduyu durdurmak olanaksız.
Türk
ordusunun tebliğleri, bir gün sonra gazetelerde yayımlandığından cephede
olanlar, bir gün sonra öğrenilmekte yazılı basın organlarından.
General Asım
Gündüz’ün tutsak Yunan generalleri Trikopis ve Diyenis’e “Sizleri
asri bir ordunun subayları olarak mı, yoksa hunhar bir çetenin fertleri olarak
mı karşılayayım?” sözü Türk ordusunun, subayının, Mehmetçiğin soyluluğunu,
insanlığını, düşene el kaldırmayışını, uygar davranışını göstermesi bakımından
anlamlıdır. Bu söz, tarihsel niteliktedir ve örnektir dünyanın tüm ordularına.
Adil Hacıömeroğlu
2
Eylül 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder