Cumhuriyet’imizin
kurucuları; ülkemizin içinde bulunduğu yoksulluğu, geri kalmışlığı aşmak için
öncelikle sanayileşmeyi amaçlamışlardı. Bunun için de yolların yapılması çok
önemliydi. Türkiye’nin büyük kentleri bile birbirine yollarla bağlı değildi. Bu
nedenle demiryolu merkezli bir yol yapımına girişildi. Demir ve kara yollarının
yapımına girişildi.
Nüfusumuzun
çoğunluğu köylüydü ve bu yurttaşlarımızın asıl geçim kaynağı tarım ve
hayvancılıktı. Tarım ve hayvancılık, ilkel yöntemlerle yapılmaktaydı. Bu
nedenle tarım ve hayvancılığın modernleşmesi ivedilik göstermekteydi.
Sanayiyi
geliştirmek, tarım ve hayvancılığı modern yöntemlerle yapmak için teknik
elemanlara gerek vardı. Bunun için de meslek liselerine…
Tekniker
yetiştiren meslek liseleri hızla artırıldı. Bu okulların çoğu, yatılıydı.
Devlet, bu okullarda okuyan öğrencilerin neredeyse tüm giderlerini üstlenmişti.
Hızla sanayileşen Türkiye’de teknikerlerin iş bulamama sorunu yoktu. Zaten
yatılı okullardan mezun olan öğrencilerin devlete borçlarını ödemek için
zorunlu hizmet süreleri vardı. Bu yolla hem mezun öğrenci kolayca iş bulmakta
hem de devlet, öğrenciye yaptığı yatırımın karşılığını almak için onu işe
yerleştirmek zorundaydı. Böylece sanayimizdeki ara eleman gereksinimi kolayca
karşılanmaktaydı. Bu yanı sıra ticaret liselerinin de açıldığını belirteyim.
Ziraat
ve veteriner okullarıyla tarım ve hayvancılığın gereksindiği ara elemanlar
yetiştirildi. Böylece karasabandan kurtulan köylü, daha çok üretiyordu. Tohum
ıslahı, sulama, gübre desteği, fidan aşılama tekniklerinin çiftçiye öğretilmesi
ilk aşamada meyvesini vermiş ve üretim hızla artmıştı.
Meslek
liseleri; ülkemizin sanayileşmesi, tarım ve hayvancılığının geliştirilmesinden
çok önemli rol oynadı. Bu okulların yatılı olması nedeniyle yoksul çocukları,
bu okullar girerek kolayca meslek sahibi oldular. Böylece iş sahibi olarak hem
yoksulluktan kurtuldular hem de ülkelerine hizmet etmenin haklı onurunu
yaşadılar.
Cumhuriyet
okullarının öğrencilerine verdiği en önemli değerlerden biri, yurduna ve
halkına hizmet etme ülküsüydü. Bu ülkü; eğitimli kişilerin toplumsal çıkarı,
kişisel çıkarın önüne koymaktaydı.
1945’te
Atlantik eksenine kayan Türkiye’de ilk değiştirilen eğitim sistemi oldu. 27
Aralık 1949’da ABD ile imzalanan eğitim anlaşması, tam bir yüz karası ülkemiz
için. Bu anlaşmayla mesleki eğitim küçümsendi. Klasik liselerin sayısı
artırıldı. Neredeyse her liseye de bir Amerikan Barış Gönüllüsü, İngilizce
öğretmeni olarak görevlendirildi. Meslek liselerinin gözden düşmesiyle yatılı
okul sisteminin çökertilmesi aynı zamanda birbirine koşut oldu. Böylece
sanayileşme amacı rafa kaldırıldı. Zaman içerisinde tek tük sanayi
kuruluşlarının yapılması, bu durumu değiştirmedi. Tarım ve hayvancılık bir yana
itildi. ABD’den süt tozu, katı yağlar getirildi. Tereyağı ve zeytinyağı güya
uzman kişilerce kötülendi. Hatta o yıllarda bir türkümüzün sözleri:
“Zeytinyağlı yiyemem aman/ Basma da fistan giyemem aman” eklenerek
değiştirildi. Böylece yerli üretim gözden düşürülmeye çalışıldı.
Klasik
liseler, bolca mezun verdi. Mezunların çoğu üniversiteye giremedi. Üniversite
kapılarında zamanla büyük bir birikim oldu. Bu gençlerin bir mesleği olmadığı
için iş bulmaları da zor oldu. Bu, yeni bir sektörü yarattı. Dersaneler, girdi
yaşamımıza. Gençlerimiz, en verimli birkaç yıllarını dersanelerde geçirdiler.
Son
yıllarda üniversite sayısı arttı. AKP iktidarları döneminde seksen bir ilimize,
hatta birçok ilçeye üniversite kuruldu. Birçok ilimizde “vakıf” adı altında
özel üniversiteler de kuruldu. Bunların çoğu apartman katlarında. Günümüzde
öğrencilerin üniversiteye giriş oranları arttı. Öğrenciler, liseden sonra
yaklaşık dört beş yıl üniversitede okuyarak iş bulma derdinden bu süre içinde
kurtuluyor. Diplomasını eline alınca iş kaygısı başlıyor. Ne yazık ki iş
bulamıyor. Çünkü üniversiteler arasında düzey ve derin nitelik farkları oluştu.
Birçok üniversitede yeterli öğretim üyesi, deney alanları yok! Doğru düzgün
kütüphanesi olmayan yere üniversite denir mi?
Üniversiteler
arasındaki nitelik farkları, iş bulurken insanların karşısına çıkmakta. Bazı
üniversiteler ve bölümleri bitirenlerin iş bulma olanağı neredeyse yok! Veliler
haklı olarak: “Benim çocuğum üniversiteyi bitirdi, diploması elinde. Niye iş
bulamıyor?” diye sormakta. Aslında veli haklı. Ancak veliler, bir üniversite
aldatmacasının içine düştüklerinin farkında değiller.
Peki,
çözüm nerede? Çözüm, Cumhuriyet’in kuruluşundaki eğitim anlayışında. Bu da
sanayimizin gelişmesi için gerekli ara elemanları yetiştirecek olan meslek
liselerinin amaca uygun artırılması. Son yıllarda meslek liselerinin sayısının
çoğaldığı gözlemlenmekte. Ancak bu yeterli değil. Verilen rakamlar biraz da
aldatıcı. Çünkü imam hatip liseleri de meslek lisesi kapsamı içinde. Son
yıllarda imam hatip lisesi sayısı belirgin olarak arttı. Ülkemizin imam hatip
gereksinimi belirlenerek bu liselere, ona göre öğrenci alınmalı. Artan
öğrenciler, sanayimizin ivedilikle karşılaması gereken ara eleman
gereksinmesinin olduğu alanlara yönlendirilmeli. Meslek liseleri, klasik
liselerin üç katı oranına eriştiğinde eğitim sistemimiz yerli yerine oturur.
Çünkü neredeyse tüm sanayileşmiş ülkelerdeki oran, üç aşağı beş yukarı böyle.
Mesleki
eğitime gereken önemi vermeyen ülkelerin sanayileşmesi olanaksız. Bu nedenle
sanayiyi amaçlayan ülkemizin mesleki eğitimi geliştirmesi gerek. Toplumumuzun
asıl gereksinmesi budur. Eğitim toplumun gereksinmelerine yanıt vermeli. Ülke
kalkınmasına hizmet etmeyen bir eğitim, ulusal amaçlara uygun değil.
Adil
Hacıömeroğlu
18
Eylül 2023
Ülkemizin tarım ve sanayı öncelikli meslek eğitimine radikal şekilde ihtiyacı vardır. Özellikle eğitim programlarının çağın gereklerine göre revize edilmesi gerekir. Tarım eğitimi yeniden plan ve programa alınmalıdır.
YanıtlaSilBölgesel ölçekte “Bölge Tarım Okulları” hizmete sokulmalıdır. Bu okullarda görev alacak eğitim kadrosu mutlaka pedakojik formasyona sahip kişilerden oluşturulmalıdır.
İnsana yakışır işlerde çalışma ve girişimciliğe yönelik teknik ve mesleki becerileri de kapsayan ilgili becerilere sahip gençlerin ve yetişkinlerin sayısının önemli ölçüde arttırılması ve istihdam yaratılması. kapsayıcı ve hakkaniyete dayanan nitelikli eğitim sağlama ve herkes için yaşam boyu öğrenme fırsatlarını teşvik etmek gerekir.Kapatılan Tarım ve Ziraat Liselerinin ivedilikle açılması gerekiyor(Açılan özel var açılması kolay değil çalışkan öğretmen ve idarecilerimiz sayesinde çalışmalar yapılıyor maalesef devletin açması gerekiyor. Kütüphanesi ve laboratuvarı olmayan üniversiteler niteliksiz sadece ismi olup hocaları olmayan Fakülteler mevcut.Değişik semtlerde bölümleri olan Üniversitelerde apartmanlar dan derme çatma fakülteler öğrenciye okuma hazzını . , havayı teneffüs ederek bilime katkı sağlamadı düşünüp fikir üretemezsadece vakit doldurup sınava girmeyi okul bitirmeyi amaçlar. üniversite dekampüs olmayınca öğrenciler nasıl verimli olacaklar arkadaşlık dostluk paylaşıpokuduğunuz yer insana huzur vermesi sonuçta mutlu olması gerekir etrafımız mutsuz mezun gençlerle doluemeklerinize sağlık güzel bir yazı bize yol açıyorsunuz .Ufkumuzu genişletiyorsunuz düşünüp beyin jimnastiği yapıyoruz .Esen kalınız ✍️🙏🏻Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSilKalkınma ve eğitim kol kola gitmelidir, ancak hem kalkınma hem de eğitimde rakamlardan ziyade niteliğe önem verilmeli. Maalesef dünyanın zorla Batılılaştırılması sürecinde geri kalmış toplumlara rakamların cazibesi dayatıldı. Aslında insanca olan, insanlık felsefeleri olan toplumlara (Türkler, Çinliler, Hintler vd.) bir takım sözde aydınlarca dayatılan eziklik duygusu, onların en büyük ve sayıca en çok olanın büyüsüne kapılmalarının önünü açtı. Böylece tüketici bir ilerlemeye modernite ismi veren Batı'ya cevap "Batı kapitalizmine karşı küresel kapitalizmin cevabı" niteliğinde olmuştur. ABD öncülüğünde toptan/küresel çöküşe bu kadar yakınken ABC'yi dahi tartışmaya almak ve aslında A nedir diye sormanın vakti gelmiştir. İşte eğitim her şeyden evvel bu sorgulamayı yapacak bireyleri yetiştirmeli.
YanıtlaSil