Öğretmenlik
kutsal bir meslek… Kutsallığı, “öğretmen” sözcüğünün türediği “ög (og)”
kökünden gelmekte. “Tanrısal us ve bilgiyi verme” görevi büyük bir sorumluluk.
Bunu taşıyacak beden ve tinler gerekli. Bazıları, bu yüksek sorumluluğun
altında ezilir, mesleğinin ağırlığı altında yok olup gider.
Öğretmenlik
mesleği, yalnızca geçimini sağlamak için yapılan sıradan bir iş değil. Ne yazık
ki son yıllarda bu konuya önem verilmedi. Öğretmenlik eğitimi almamış birçok
farklı meslekten kişi, öğretmen olarak atandı. Öğretmen oldular mı? Hayır…
Kâğıt üzerinde ve resmiyette öğretmen görünseler de mesleki eğitimi almayıp
içselleştirmedikleri için öğretmen sayılmazlar.
Öğretmen
yetiştirme başlı başına bir sorun… Cumhuriyet’imizin ilk yıllarında bu konuda
toplumun gereksinmeleri göz önüne alınarak ve dünyadaki iyi eğitim uygulamaları
incelenerek öğretmen yetiştirme örnek
sayılabilecek bir düzeye erişti. Muallim mektepleri ve köy enstitüleri, dünyaya
örnek olan okullardı. Buralardan çıkan ve yurda, halka hizmet ülküsüyle dolu öğretmenler;
büyük bir özveriyle yurdumuzun dört bir yanında ulusun hizmetine girdi.
Toplumsal aydınlanma, baş döndürücü bir hızla sürmekteydi. Toplumsal aydınlanma
ve gelişmeyi gören ülkemiz düşmanı emperyalistler, II. Dünya Savaşı’nın
bunalımlı ortamını fırsat bilerek ulusal, bilimsel, çağcıl, laik eğitimimizi
ortadan kaldırmak için kolları sıvadı.
Ulusal
eğitimimizi yok etmek için önce öğretmen yetiştiren kurumları yozlaştırdılar.
Ardından da eğitim anlayışımızı değiştirip kendi istedikleri biçime soktular.
Eğitim sistemi değişmiş bir ülkenin ileri gitmesi olanaksız. Eğitim yozlaşınca
sanayi, tarım, hayvancılık, bilim, sanat, kültür suyun akışına bırakıldı.
Ülkemiz, Kurtuluş Savaşı ile kazandığı Cumhuriyet kurumlarını, gelişmesini,
kalkınmasını ne yazık ki el ağzına bakarak terk etti.
Cumhuriyet’in
öğretmen yetiştiren okullarının neredeyse hepsi yatılıydı. Bu okulların çoğu, “Ağaç
yaşken eğilir.” atasözü uyarınca ilkokul sonrası öğrenci alırdı. Çok küçük
yaşlardan başlayarak çocuk yaştaki öğrencilere; öğretmenlik ülküsü, yurt
sevgisi, halka hizmet duygusu aşılanırdı. Yalnızca bilgi ağırlıklı bir eğitim
yoktu buralarda. Bilginin yanı sıra davranış kazandıran bir eğitim öne
çıkmaktaydı. Öncelikle çocuk ve genç psikolojisi çok iyi öğrenilirdi. İçinde yaşadıkları
ve hizmet edecekleri toplumun özellikleri her yönüyle öğretilirdi. Bu
okullardaki öğrenciler, daha öğretmen olmadan bir öğretmenmiş gibi
davranırlardı. Türk eğitim ordusunda yer alacak bu kişiler, çok küçük yaşlarda
yapacakları işin ağırlığını ve sorumluluğunu taşımaya başlarlardı. Sorumluluk
duygusu, işini iyi yapmanın çıkış noktasıydı.
Ortaokul
ve liselere öğretmen yetiştiren eğitim enstitüleri ve yüksek öğretmen okullarında
yatılılık söz konusuydu. Yüksek öğretmen okullarına giden öğrencilerin hepsi
öğretmen okulu kökenliydi. Bu okullar, tamamen yatılıydı. Eğitim enstitülerinde
öğretmen okulu kökenli öğrencileri almakla birlikte lise mezunu kişilerden de
bu okullara kaydolanlar vardı. Enstitülerde öğrencilerin bir kısmı yatılıydı.
Bunun yanı sıra yatılı olmayan öğrenciler de bulunmaktaydı.
Cumhuriyet
öğretmenleri sorun yaratmaz, sorun çözerdi. Hiçbir gerekçe ve olumsuz koşul;
onları çalışmaktan, yurda hizmetten alıkoyamazdı.
ABD
emperyalizmi, Türkiye’nin öğretmen yetiştirmesindeki sağlam yapıyı bozmak için
kolları sıvadı II. Dünya Savaşı sonrası. Öncelikle yatılılık sisteminde adım
adım vazgeçildi. Okullarda uygulanan eğitim izlenceleri yozlaştırılmaya
başlandı. Baştan beri bu okullarda görev yapan alanında yetkin öğretmenler,
siyasal gerekçelerle yurdumuzun farklı okullarına sürüldü. Yerlerine
iktidardaki siyasal partilere yandaşlık yapan kişiler atandı. ABD buyruğundaki
siyasetçilerin eliyle ülkemize hizmetten başka amacı olmayın güzelim okullar bir
hiç uğruna feda edildi.
Cumhuriyetin
öğretmen yetiştiren okulları, yozlaştırılıp amacından uzaklaştırıldı. 12 Eylül Amerikancı
darbesinden sonra öğretmen yetiştirme işi, tamamen YÖK’e devredildi. Eğitim
fakülteleri kuruldu. Bu okulları merkezi sınavla öğretmen adayları alındı. Mesleki
ülkü, çok fazla önemsenmemekte nedense. Genellikle iş bulma kaygısıyla öğretmen
yetiştiren fakültelere gidilmekte. Bu da meslek ülküsünü bir yana bırakmakta.
Ekonomik kaygılar ön planda ne yazık ki. Bu da öğretmenliği meslek olmaktan
çıkarıp günlük bir işe dönüştürmekte.
Ne
yazık ki oy kaygısıyla davranan bazı bakanlar döneminde, eğitim fakültelerinden
yetişmeyen, ancak ilgili bölümlerden “pedagojik formasyon” alan birçok kişi okullara
öğretmen olarak atandı. Öğretmenlik, herkesin yapabileceği bir işmiş gibi bir
toplumsal algı yaratıldı toplumda. Meslek ilkeleri, göz ardı edildi.
Tanrısal,
kutsal bir meslek; siyasetçilerin öngörüsüzlükleri ve emperyalist reçeteleri
uygulamaları yüzünden sorunlar yumağına döndü. Oysa öğretmenlik us ve yürekle
yapılan bir iş. Gönlü çocuk, insan sevgisiyle dolu kişilerin yapacağı bir meslek
öğretmenlik.
Söylenecek
çok şey var, ancak “Öğretmen olunmaz, öğretmen doğulur.” diyerek sözü burada
bitireyim yazımı en iyisi.
Adil Hacıömeroğlu
20
Eylül 2023
Adil hocam yine fevkalede yazınız
YanıtlaSilEğitimin bedeli olamaz , öğretmenlik gönüllülüktür.Sevgi , fedakarlık gerektirir.Öğretmenler güneşimiz olup bizleri aydınlatıp yeni ufuklar açmışlardır .Ben Ankara Kurtuluş Lisesi mezunuyum değerli öğretmenlerle yetiştim ilkokul , ortaokul da dahil saygıyla anıyorum hala bilgileri bizlere örnek olmaları giyim kuşamla , davranışlarıyla bize öğrenene kadar öğretirlerdi.Felsefe ve psikoloji de okumuştuk ne yazık liselerde bazı derslerde kaldırıldı . Yeniden düzenleme yapılıp Milli Eğitim sistemimizin müfretadı nın yenilenmesi gerekiyor , köy enstitüleri modelinde yetişen öğretmenlerimiz pratik ve teorikle pekiştirme yapıyorlardı. Cumhuriyetin getirdiği değerlerin hayata geçirilmesinde pekçok eğitimci ve düşünce insanı gibi köy Enstitüleri projesinin hayata geçirilmesinden sonra yetişen öğretmenlerin ruhları şad olsun. C Cumhuriyet dönemi eğitim örgütünüAtatürkçü doğrultuda kuran öğretmene en büyük saygınlığı kazandıran Mustafa Necatibey de ışıklarda uyusunanmadageçemeyeceğim.Milli Eğitim Bakanlığı yapmış önemli kişiliği yeni nesil öğretmenlere sorduğumda maalesef bilemiyorlar üzülüyorum çünkü hazır bilgiye , ezbere dayalı bşr eğitim görülüyor. Öğretmenlerimiz bütün mesleklerin yetiştiren saygın , bilgili bizlere örnek olan yüce kişilerdir . Adil hocam saygılar aydınlık yarınlara umutla esen kalınız .Işığınızla bşz de aydınlanıyoruz , öğrenmeniz yaşı yoktur.
Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSil