5 EYLÜL 1922 SALI

            Yunan kuvvetlerini kovalayan Türk askerleri, Akdeniz havasını almaya başladılar. Türk askerleri, sabahleyin Akdeniz havaları ve zafer türküleri söyleyerek yola çıktılar. Sabahın rüzgârında bu sesler, nal seslerine karışıyor. Yunan kuvvetleri Salihli İstasyonu’na saldırarak, buraya yeni konmuş olan bir atlı tümeni püskürttü. İstasyon, daha sonra ele geçirildi. Yangın söndürüldü. Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi’nden yakılan köylerin adlarını ve ihtiyaçlarını sordu. Halkın açlık sıkıntısına düşmemesi için buralara acele yardım edileceğini bildirdi. Türk ordusu, Yunanlılar Milne hattını tutmadan bir an önce mevzileri ele geçirmeye karar verdi. Yunanlıların son savunma hattı da ele geçirilerek onların savunma imkânları bütünüyle ortadan kaldırıldı. Kurtuluş Savaşı’nın başında ilk Kuvayı Milliye çetelerini kuran Alaşehir; tamamen yakılmış olarak ele geçirildi. Salihli’de yaşlı ve zayıf erler, ağır çantalarının altında boyunları uzamış, enselerindeki damarlar şişmiş halde, hiçbiri geri kalmak istemiyor. 

Akşehir, Gördes, Yunanlıların yaktığı Salihli, Susurluk, Bilecik, Bozöyük, Demirci, Simav, Ödemiş, Kuyucak kurtarıldı. Yörük Ali Efe kuvvetleri Nazilli’ye girdi. Gerilla müfrezeleri, Yunanlıların çekildiği Balıkesir’in Bigadiç ilçesini ele geçirdi. 

Mustafa Kemal, Rauf Bey’in dünkü telgrafına cevap vererek Anadol’daki Yunan ordusunun kesin biçimde yenilgiye uğradığını, Anadolu için herhangi bir görüşmeye gerek kalmadığını, ateşkesin ancak Trakya için söz konusu olduğunu bildirdi. Mustafa Kemal, savaş hakkında Rauf Bey’e gönderdiği telinde şöyle dedi: Düşmanın asıl kuvvetlerini imha ettik. Şimdiye kadar kurmaylarla birlikte iki kolordu ve dört tümen komutanı, üç yüz subay ve on bin er esir ettik. Yaklaşık iki yüz top aldık. Birliklerimiz Alaşehir’e yaklaşmıştır. 

Yunan Hükümeti, Atina’ya geri çağrılan Yunan Anadolu Ordusu Komutanı Hacıenesti’nin yerine Trikopis’i atadı. Victor Düsmanis de Genelkurmay Başkanlığı’na getirildi. Trikopis’in esir düştüğü öğrenilerek onun yerine Korgeneral Polimenekos getirildi. Savaş bakanı Teotakis ile Düsmanis ve Polimenekos, akşam bir torpido ile İzmir’e hareket etti. 

Yunanlıların boşaltma çabaları yoğunlaştı. İzmir’deki Osmanlı Bankası, bankadaki hazineyi İngiliz zırhlılarına taşımayı teklif etti. Yunanlıların Trakya’dan getirdiği takviye kuvvetleri, İzmir’deki durumu görünce karaya çıkmayı reddettiler. Limandaki gemiler, taşıyabileceklerinden üç misli yolcu alarak Rum nüfusunun ileri gelenlerini Adalara ve Pire’ye taşıyor. Bu gemileri korumak için İngilizler karaya denizcileri çıkardılar. İngiliz ve Fransız uyruklulara da elçilikleri tarafından İzmir’den ayrılmaları gerektiği bildirildi. İtalyan Elçiliği ise İtalyan uyruklulara kendileri için bir tehlike olmadığını bildirdi. Mudanya gerçek bir mahşere dönmeye başladı. On binlerce Rum, köylerden kıyıya inmeye başladılar. 

İtilaf yazışmaları: 1) Fransa, İngiltere’nin dünkü çağrısına cevap vererek Türkiye ile Yunanistan arasına girmemeleri gerektiğini, Yunanistan’ın Doğu Trakya’yı da boşaltmasının zorunlu olduğunu bildirdi. 2) Harington, Yunan ordusuna yapılan yeni atamalarla durumun düzeleceği umudunda olduğunu bildirerek ‘Yunan ordusu bugün daha iyice!’ dedi. 3) İzmir Konsolosu Lamb, sivil yönetimin İzmir’i terk etmek üzere olduğunu, Yunan Postanesi ve Yunan Milli Bankası’nın kapandığını, şehirde ekmek kıtlığı baş gösterdiğini, şehrin pek telaşlı olduğunu, şimdilik karışıklık olmadığını bildirdi. 4) Atina İşgüderi Bentinck, Curzon’a telinde 3 Eylül’den  beri durumun iyileştiğini, Trikopis kuvvetlerinin savaşacağının umulduğunu yazdı: ‘İzmir’e akın eden göçmenleri boşaltmak için zaman yitirmeyelim.’ dedi ve Trakya’nın savunmasını kolaylaştırmak için Yunanistan’ın İstanbul’a girmesine izin verilmesini önerdi. Trikopis’in esir düştüğü haberi ile bu telgraf İngiliz Hükümeti’ne aynı anda ulaştı. Esirlik haberi, Yunanistan’da olduğu gibi İngiltere’de de şok etkisi yaptı; böylece Yunan ordusunun tutunabileceği ile ilgili bütün umutlar suya düştü. Rumbold raporunda, İzmir’deki İngilizleri korumak gerektiğini, meslektaşlarının ateşkes için Müttefiklerin müdahale edebilecekleri görüşünde olduğunu yazdı. Rumbold, Mustafa Kemal hareketinin Mısır’da, Mezopotamya’da, Hindistan’da yankıları olabileceğini de bildirdi. 

Kozan Mebusu Fikret ile Cebelibereket Mebusu Mehmet İhsan Beyler, Ali Kemal’e bir tel çekerek Yunan ordusunun imha edildiğini, 26 Ağustos tarihli Peyamı Sabah’taki vaadi gereğince kaleminden ve insanlığından vazgeçmesini beklediklerini bildirdiler. 

Hükümet bir kararname ile işgal bölgesinde memurluk yapmayı kabul edenlerin ya da buradaki görevine İstanbul Hükümeti’nce atananların kurtuluştan sonra görevlendirilmeyeceğini ilan etti. 

Kutlamalar: 1) Fransa’nın Fas Genel Valisi Mareşal Lyautey, Ankara’nın Paris Temsilciliği’ne Büyük Zafer’den duyduğu memnuniyeti anlatan bir yazı gönderdi. Lyautey, İslam ve Fransız çıkarlarının birbirine bağlı ve aynı hasımlar karşısında bulunduğunu da ileri sürdü. 2) Hindistan Merkez Hilafet Komitesi Başkanı M.M.H. J. M Chotani, Ankara’nın Paris Temsilcisi Ferit Bey’e çektiği telde bütün Hindistan’ın, özellikle Müslümanların Büyük Zafer’den dolayı kutlamalarını bildirdi. 8 Eylül Cuma günü bütün Hindistan’da Yunan ordusunun tamamen kovulması için dua edileceğini haber verdi. Ferit Bey’in cevabı: Zaferimizde Hint Müslümanlarının da büyük manevi payları vardır. 3) İran Elçisi Mümtazzüddevle ile Fransa’nın Ankara’daki siyasi temsilcisi Mösyö Mougin, Rauf Bey’i ziyaret ettiler. 4)Uzak Doğu Müslüman Milletler Şurası’ndan Rusya Müslümanları Şubesi Müdürü Mehmet Abdullah Kurban Ali ile Başkır Askeri Vekili General Mayor Giray Sultan, Mustafa Kemal’e gönderdikleri yazıda; genel savaşın Asya milletlerine yüz yılda varılamayacak hayırlı bir sonuç kazandırdığını, Asya bağımsızlığı için İslam milletleriyle İslam olmayan Asya milletleri arasında kuvvetli bir birlik kurulup ‘Asya Asyalılarındır.’ ilkesini gerçekleştirmek için genel bir girişimde bulunulacağını bildirerek, bu bağımsızlık hareketinin Japonlara ve Çinlilere anlatılıp destek alma amacıyla Japonya’ya bir vekil gönderilmesini, Üçüncü Enternasyonal yardımıyla meydana gelen İslam milli hareketinin Asya milletlerinin milli emelleriyle birleştirilmesini istediler. 

Sovyet Rusya Elçisi Aralof, şehit çocuklarının eğitimi için Himaye-i Eftal Cemiyeti’ne 350 lira bağışladı. Başbakan Rauf Bey, 3 Eylül’de zaferi kutlayan Karahan’a bir yazı ile teşekkür etti. 

Yenigün: Ordumuz, düşmanı yeni ve daha büyük bir inhizama uğratarak bize bir Üçüncü İnönü Zaferi hediye eyledi ve Bursa yolunu açtı. –‘Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!’ -Dr. Tevfik Rüştü: Yeni safha. -Rusya’nın tebrikatı. Hükümetimizin cevabı. Akşam: Mustafa Kemal’in millete 1 Eylül tarihli bildirisi. -Bugün ilk defa olarak Ankara muhabirimizden aldığımız telgraflar. -Fevzi Paşa’nın İstanbul’da bir yüksek makama Ankara’dan çektiği 3 tarihli telgraf: Mağlup ettik, takip ediyoruz, imha edeceğiz. Bugün Bursa, İzmir’in kurtuluş haberiyle altüst oldu. -Necmettin Sadık: Tarihimiz uzun zamandan beri böyle büyük bir muvaffakiyeti kaydetmemiştir. Yunan, bize layık bir düşman değildi. Ordumuz üç yıl içinde yoktan var olmuş bir ordudur. Zincirlerimizi kendimiz kırdık. Canavarı, yardımsız ve silahsız yere serdik. İstanbul çok acı çekti, çok gözyaşı döktü. Anadolu’nun zaferleri, İstanbul’un sokaklarında şevk ve heyecan dalgaları uyandırdı. İstanbul’un Anadolu’ya yardımları oldu, fakat bu yeterli değildir. Anadolu’nun yaralarını sarmak İstanbul’un vazifesidir. Hiçbir milletin tarihinde, hiçbir payitahtın bu kadar büyük bir istiklal harbine bu kadar yabancı kaldığı vaki değildir. Buradaki Rumlar kadar olamaz mıyız? -Bir Yunan gazetesi ‘Vatan tehlikede!’ diyor. Vakit: Yunanlılar, hezimetlerinin derecesini anladıklarından Devletlere müracaatla Anadolu’da kendilerine verilen vekaleti terk etmek mecburiyetinde bulunduklarını tebliğ etmişlerdir. -Hedefimiz, Akdeniz’dir, İleri!’ -Ahmet Emin: Yunanlılar dünyanın mağluplar ve düşkünler için hiç de cazip bir yer olmadığını fark edeceklerdir. Feci akıbetler onlara pek acı gelecektir. -Anadolu ile muhabere dün başladı. Hilal-i Ahmer, halkımıza vazifeye davet ediyor ve yardım bekliyor. -Damat Ferit Paşa Vişi’de kalıyor. İstanbul’a dönmüyor. Peyamı Sabah: Kostantin ile iki general katledildi. Atina’da kanlı ihtilal başladı. -Mustafa Kemal Paşa’nın orduya tamimi. -İzmir yaralılarla doldu. İkdam: Dökülen kanlardan Türklerin değil, eve girmiş haydutların sorunlu olduğunu Bosfor’dan başka herkes biliyor. -Yunan ordusunun bozgunu, her türlü tahminin üstündedir. Düşman, ordumuz tarafından aralıksız kovalanıyor. Hangi hatta birleşeceklerini kendileri de bilmiyorlar. -Senelerden beri gülmeyi, sevinmeyi unutmuştuk. Bunu bize Anadolu mücahitleri hatırlattı. İleri: Mühim müjdeler: Yunan ordusu mahvoldu. Hedef Akdeniz’dir. Cenabıhakk’a şükürler olsun. Yunanlılar, Anadolu’yu tahliye ederek kurtulmaya çalışıyorlar. Yunan ordusu 150 km çekildi. -Dünyanın en kıdemli müşiri Fuat Paşa’nın son zafer hakkında askeri mütalaası. Hakimiyeti Milliye: İnönü’de düşmana bir darbe daha. -Geniş bir ihanet planının yıkılması. İngiltere, İslam’ın son sığınağı olan Türkiye’yi boyunduruğu altına almak için iki vasıtaya başvurdu: Saray ve Yunanistan. Selim’in torunu, İngiltere’nin himayesi altında, İngiliz hazinesinden alacağı bol paralar ile sarayın ılık havası ve kızlar ağasının nüvazişleri arasında ıyş ve nuşa devam edebilmek karşılığında Türkiye’yi bir hıdivlik haline sokarak Hilafet makamının İslam alemi üzerindeki manevi nüfuzunu ve Türklüğün Şark alemi üzerindeki önderliğini L. George Hükümeti’nin hizmetine amade kılacaktı. Dumlupınar’da, Uşak’ta, Karahisar’da yalnız Yunanistan değil, aynı zamanda L. George ve saray yenilmiştir. -Rauf Bey’in Rus hariciyesinin tebrikine cevabı. -Taarruz harekatının ikinci safhası. -Taltif edilen kumandanlarımız. Açıksöz: Büyük zaferi nasıl kazandık? -Lütfi: Köylü kadınlarına şükran borçluyuz. Yeni Adana: Zulmün cezası. –Tayyarelerimizin Türkçe ve Rumca olarak attıkları bildiriler. Matin: Londra gazeteleri, bir genel savaş heyulasını tahrikten geri durmuyorlar. Macar Magyarsag: Kemal Paşa, Yunanlıları Anadolu’dan attı. Yunan birlikleri şuursuzca kaçmaya başladılar. Onlar, Anadolu’dan kendi hesaplarına büyük parçalar koparmaya çalıştılar. Mustafa Kemal, İstanbul’daki uysal hükümete aldırmadan, yabancı elçilerin itirazlarına rağmen bir ordu yarattı. Le Petit Parisien: Türk yıldırım saldırısı, Yunan ordularını 10 günde tam bir bozguna uğrattı. Le Temps: Yunan hezimeti. Yunanistan, Anadolu üzerindeki hülyalarına artık ebediyyen veda etmektedir. Edirne ve Gelibolu’yu muhafazada ısrar ederse Yunan ordusunu Anadolu’dan bırakmamak Türklerin birinci vazifesidir. Babalık’ta Ekrem Reşat: Zaferimizin ifadesi, lehimize bir hava yarattı. -Rumca ve Türkçe bildiriler. -Her tarafta zafer kutlanıyor (Ankara’daki şenlikler). Tevhidiefkâr: Düşman İzmir’i tahliyeye başladı. 150.000 kişilik Yunan ordusu 10 günde perişan ve imha edildi. Münhezim düşman kuvvetlerinin takip ve imhası devam ediyor. Simav zapt olundu. Akıncı kollarımız Salihli’de. -Venedik Konferansı yakında toplanacak. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 631-632-633-634-635)”

Bozguna uğrayan Yunan ordusu bir türlü toparlanamadı. İngilizler de umudu kesti Yunanistan’dan. Yunanlıları ateşe süren İngiltere, zor da olsa Ankara’nın utkusunu kabul etti. Asya ve Afrika’nın ezilenlerinin, özellikle de İngiliz sömürgelerinin Türkiye’nin emperyalizme karşı savaşımını örnek alabileceği olasılığı, Londra’nın uykularını kaçırmaya başladı bile. Gerçi korkunun acele faydası yok! Tarihin diyalektiği çoktan harekete geçti bile.

İtalya ve Fransa, Ankara’nın gücünü gördükten sonra iyi ilişkiler kurma peşinde. Müttefiklerin ortaklıklarını bitirdi Büyük Utku.

“El atına binen tez iner.” diye bir atasözümüz var. Yunanistan İngiliz atına binerek Anadolu’yu fethe çıktı. Ne yazık ki bindiği attan Anadolu bozkırına yuvarlanıverdi toz duman içinde. 

Emperyalizm, Yunanistan’ı bin yıllık komşusuna karşı kullandı. Düştüğü acıklı durum karşısında, elini taşın altına koymadı. Önemli olan, Atina’nın bu felaketten bugün ders çıkarması. Görülüyor ki hiç ders çıkarmamış Yunan siyasetçiler. Dün İngiliz atıyla caka satanlar, bugün ABD kayığıyla Adalar Denizi’nde tehlikeli işler yapmaktalar. Yine komşusuna kafa tutmaya çalışmakta emperyalistlere güvenerek. Ne diyelim bu duruma? En iyisi, durumu bir Türk atasözüyle özetlemek: Deli bile düştüğü çukura iki defa düşmez. 

Adil Hacıömeroğlu

5 Eylül 2023


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder