Atatürk
ve arkadaşları, Ankara’ya gitmek üzere 18 Aralık 1919 Perşembe günü Sivas’tan
yola çıktılar. Yola çıktıklarında hava kar yağışlı ve çok soğuktu. Bu havada
üstü açık arabalarla yolculuk etmek bir başka zorluktu. Önce Kayseri’ye gideceklerdi.
O zamanın hava ve yol koşullarında Sivas’tan Kayseri’ye bir günde
varılamıyordu. Bu nedenle gün kararmadan bir kasabada mola verildi. Gece,
burada geçirildi.
19
Aralık 1919 Cuma günü saat tam dokuzda yola çıkıldı yeniden. Kar yağışı
gittikçe hızlanmaktaydı. Yerlerde epeyce kar birikmişti. Kayseri’ye
yaklaşmışlardı. Yolda dolma tekerli olmayan arabanın iç lastiği patladı. Bu
arabada Mazhar Müfit ve Hüsrev beyler vardı. Üç araba da durdu. Lastik
değiştirildi. Değiştirilen lastik yine patladı bir süre sonra. Bu kez diğer iki
araba yavaşça yollarına gittiler. İkinci yedek lastik yerine kondu. Lastiği
patlayan araba, yeniden yola koyuldu. Diğerlerini
yetişmek için hızlandı. Yarım saat sonra aynı arabanın iç lastiği yeniden
patladı. Terslik olacak ya… Yedek lastik yok! Sürücü, paçavra gibi ne bulduysa
patlayan lastiğe doldurup yola çıktılar. Öndeki arabaları yetişme umudu
kalmamıştı artık.
“Akşam
oluyor, Kayseri’ye yaklaştıkça kar daha ziyadeleşiyordu.; nihayet karla örtülü
yolu da kaybettik. Geçen otomobillerin izinden istifade ediyorduk. Fakat
şiddetli yağan kar, izleri kapamıştı. Bilmem nasıl oldu bir kar yığınına
saplandık. Ve durduk. Hüsrev Bey, ben, Yüzbaşı Bedri Bey ve şoför o kadar
uğraştığımız halde, otomobili kardan çıkaramadık.
Ortalık
kararmağa başladı, kısa bir müzakereden sonra olduğumuz yerde kalmaktan başka çare
bulamadık. Kayseri’ye varan arkadaşlar elbette bize muavenet için, bir çareye
tevessül edeceklerdi; bu cihetle olduğumuz yerde beklemekten başka yapacak
hiçbir tedbir yoktu. Yalnız, gece karpit lambalarını yakarak olduğumuz yeri
göstermek istedik ve bu soğukta ve karda bir kurt hücumuna maruz kalmamak için
Bedri Bey makineli tüfeği ateşe hazır vaziyete getirdi. Biz de tüfeklerimizi
ele alarak, otomobilin etrafında uyuşuk ayaklarımızı harekete getirmek üzere
dolaşıp durduk. (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le
Beraber II. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1986, s. 490)” Yolculuk,
görüldüğü gibi hiç de kolay olmaz. Bin bir güçlükle karşılaşırlar.
Mustafa
Kemal Paşa, Kayseri’ye varır. İmamzade Reşit Ağa’nın evine konuk olur. Mazhar
Müfit ve Hüsrev beyler de bu evde konuk olacak biçimde hazırlıklar yapılmıştı. Rauf
Bey, Nuh Efendi’nin; diğerleri de farklı kişilerin evlerinde konaklayacaktı.
Reşit
Ağa’nın evinde sofra hazırlanıp Mustafa Kemal Paşa’nın önüne konmuş. O: “Arkadaşlarım
gelemeden sofraya oturmam.” deyince Amerikan kolejinden bir kamyon bulunmuş. Kamyona
jandarmalar binmiş. O zamanlar Kayseri’de bir kamyon bulmak çok zor iş. Kamyonu
bulan Taşçızade Mehmet Efendi.
“…
Her ne ise kamyonun gelmekte olduğunu gördük ve sevindik.
Nihayet
otomobili kamyona bağlayarak kardan kurtardık ve Kayseri’ye hareket ettik,
İmamzade Reşit Ağa’nın hanesine geldiğimiz zaman, gece yarısına bir saat vardı.
Donacak
bir haldeydik, Paşa’yı hazırlanmış sofraya oturmamış, gezinmekte bulduk. Merak
ile: ‘Aman yahu, nerede kaldınız, merak içindeyim.’ dedi. Ben de: ‘Bizi bırakıp
kaçtınız, bu olur mu?’ dedim. ‘Ne bileyim, dedi, arkadan yavaş yavaş
geliyordunuz; kara saplandığınızı zannetmedim. Neyse geçmiş olsun. Bu havalarda
bu kırık dökük otomobillerle bundan daha iyi seyahat mümkün olur mu?’
Biraz
ısındık ve sofraya oturduk. Paşa’nın güzel hikayeleriyle çektiklerimizi
unutarak güle güle yemek yedik. Ertesi gün Kayseri’de kalacaktık; ziyaret
edilecek yerler vardı.
Gece
yarısını geçmiş idi ki, yatak odalarına çekildik. Paşa sağdaki odada, ben
karşıdaki odada, Hüsrev Bey de yanımdaki odada mükemmel ve çok rahat yapılmış
yataklara kavuştuk. Odalar, yanan sobalarla mükemmel teshin (ısıtma-AH) edilmişti.
Rahat uyuduk. Doğrusu Reşit Ağa’nın misafirperverliğini unutamıyorum.
Sabahleyin
mükemmel bir kahvaltı yaptık; evet, mükemmel diyorum, bizim aylardır ki
tereyağ, kaymak, süt, bal gördüğümüz yoktu. Bu gibi şeylerden mahrum kaldıktan
sonra insan bir gün kavuşursa kıymetleri o zaman daha ziyade artıyor.
Paşa
kahvaltıda yine şakaya başladı. Ev sahibine: ‘Azizim, biz her sabah sütten,
kaymaktan bıktık. Sizin meşhur pastırmanız vardır, üzerine birkaç taze yumurta
kırılsa da daha kuvvetli bir kahvaltı alsak, nasıl olur. Bugün gezeceğimiz
yerler var, öğle yemeğini biraz geç yiyeceğiz!’ dedi. Ve Paşa bana bir göz
işareti yaptı. Reşit Ağa: ‘Başüstüne efendim.’ diye fırladı gitti.
Paşa:
‘Öyle değil mi? Kaymaktan, sütten, baldan filan bıktık.’ deyince bir kahkaha
attık. ‘Adi bir çay ile bir dilim ekmekten ne haber Paşam?’ dedim. ‘Canım
pastırmalı yumurta istedi de onun için söyledim.’
Beş
on dakika geçmeden pastırmalı yumurta geldi. Nihayet mükemmel bir yemek yedik
demektir. Arkadaşlar da birer birer geldiler, birleştik. Askeri kulübü gezdik;
bir küçük mütevazı evdi. Sonra bazı mektepleri ve Ermeni cemaatine ait mektebi
ve papazını gördük. Fakat Kayseri’yi terk etmek üzereymişler.
İleri
gelenlerle, işimiz hakkında müzakerelerde bulunuldu. Kayserililer umumiyetle Kuvayı
Milliyeci ve fedakâr ve vatanperver insanlardır. Her şeye hazır olduklarını
memnuniyetle müşahede ettik. (Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar
Atatürk’le Beraber II. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1986, s. 491-492)”
Kayseri’de
konaklamak iyi oldu Mustafa Kemal ve arkadaşları için. Burada kentin ileri
gelenlerine Kurtuluş Savaşı’nın amacı anlatılıp destek alındı.
Yukardaki
alıntıda benim ilgimi en çok çeken şey, Paşa’nın arkadaşlarıyla ilişkisinde
doğal ve içten davranması. Onlarla şakalaşması, onların Paşa’ya takılmaları
saygı ve hoşgörü çizgisinde olmakta. Konuk olduğu ev sahibiyle ilişkisinde de
kardeşlik hukuku söz konusu. Anadolu insanının özverisi bu konaklamada her
yanıyla ortada.
Kurtuluş
Savaşı’nın çok zor koşullarda kazanıldığını bilmeli her yurttaşımız. Bu da
döneme ait anıların okunmasıyla olur. Kulaktan dolma bilgi ve söylentilerle bu
büyük halk savaşımı kavranıp öğrenilemez. Her şeyden önce çok okumaya
gereksinmemiz var.
Adil
Hacıömeroğlu
18
Aralık 2023
Kurtuluş ve kuruluş sürecindeki 108 gün, Cumhuriyet tarihimiz açısından çok arz etmektedir.
YanıtlaSil18 Aralık yani bugün, Gazi Mustafa Kemal’in 108 gün kaldığı Sivas’tan ayrılışının 104. yıl dönümüdür. Bugün vesilesi ile başta Türkiye Cumhuriyetimizin Kurucu lideri, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha özlemle anıyor ve hatırlıyoruz.
Mustafa Kemal Paşa’yı, tam 104 yıl önce 18 Aralık 1919’da Sivas’lılar Kayseriye doğru yola çıkan zor şartlarda 19 Aralıkta Sivas’ a ulaşan Cesaretli , asil, çelik karakterli , azimli kararlı kahramanlarımıza minnettarız.Başta Ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının Ruhları şad olsun.Tarihimizi , topraklarımızın nasıl kazanıldığını derslerde okutularak gençlerimizi bilinçlendirmek dileğiyle…Hocam yüreğinize sağlık ..Sağ olunuz. Fulya Kırımoğlu
Sivas Kongresi tutanakları Türk Tarih Kurumu tarafından kitaplaştırıldı. Yakın tarihin iyi anlaşılması ve Kurtuluş savaşı veren kadrolarda bile tam bağımsızlık düşüncesinin çok az kişide olduğunu görmek bakımından okunmalıdır.
YanıtlaSil