23
Aralık 2023 günü geldi kara haber Irak’ın karla kaplı dağlarından. Önce altı
Mehmetçiğimiz emperyalizmin piyonu ihanet çetesinin satılık militanlarınca şehit
edildi. Üstünden yirmi dört saat geçmeden altı Mehmetçiğimiz daha düştü toprağa
emperyalizmin satılık ellerince. İhanet; devletimize, cumhuriyetimize, toprak
bütünlüğümüze ve ulusal birliğimizedir. Bu nedenle ihanetin karşısında ulusça
birleşmeli, iç cepheyi sağlam tutmalı. Unutulmamalı ki ihanet, iç cephenin
çatlaklarından sızar içeri.
İhanetin
nereden, nasıl, hangi amaçla geldiğini anlamak için öncelikle ülkemizin
düşmanını iyi saptamak gerek. Biz devletimizi, cumhuriyetimizi kime karşı
kurduk. Emperyalizme karşı… Hem de tüm ezilen uluslara örnek olacak bir Kurtuluş
Savaşı verdik emperyalizme karşı. Bu savaş, güneş batmayan İngiliz
İmparatorluğunun parçalanıp çöküşe gitmesinin en büyük adımı oldu. Türkiye’yi
ve onun önderi Atatürk’ü örnek alan ezilen ulusların çoğu emperyalizme
başkaldırarak bağımsızlıklarını kazandılar. Demek ki bağımsızlığımızın ve
cumhuriyetimizin en büyük düşmanı emperyalizm.
İngiliz
emperyalizmi çökerken onun yerine dünya sahnesine ABD çıktı. Ne yazık ki dünya
tarihinin emperyalizme karşı ilk Kurtuluş Savaşı’nı yapan Türkiye, 1945’ten
sonra yavaş yavaş ABD’ye yaklaştı. Böylece ülkemizin Atlantik süreci başladı.
Ardından Türkiye, NATO’ya girerek Kurtuluş Savaşı ile elde ettiğimiz
kazanımların birçoğundan vazgeçti. Halkımızın kanıyla canıyla kazandığı tam
bağımsızlığımız ne yazık ki adım adım terk edildi. Ulus devletimiz, ABD
emperyalizmince yıkım sürecine sokuldu. İç cephe bölünmeye başladı ABD
kışkırtmalarıyla. Önce sağcı-solcu diye bölünüp cepheleştirildi halk.
Sonrasında Alevi-Sünni ayrışması için çalışıldı. Ardından Kürt-Türk kışkırtmasına
başvurdu emperyalizm. Şimdilerde laik-antilaik ayrışmasıyla tehdit edilmekte ulusal
birliğimiz. Ne yazık ki her dönemde ABD, kısmen amacına ulaştı.
PKK
terörü nerdeyse kırk yıldır sürmekte. Nedense bu terörün niye, kimlerce
desteklendiği açıkça devletimizin yöneticilerince anlaşılmadı. Anlayanların
sesi de cılız çıktı. Bir terör örgütünün yıllarca uluslararası destek olmadan ayakta
kalması ve üstün silahlarla saldırılar yapması tek başına olanaklı mı? Doğaldır
ki değil…
PKK,
uzun zamandır ABD’nin denetiminde. O, bölgedeki ulus devletleri güçsüzleştirip
parçalamak için kullanılmakta. ABD bütçesinden PKK’ya pay ayrılır, bölücü örgüte
binlerce TIR dolusu silah yardımı yapılır. PKK’lı teröristler, ABD subaylarınca
eğitilir. Onlara Suriye ve Irak’ta hava koruması yapılır. Nedense devletimizin
yöneticileri bu gerçekleri görmezden gelir. Ülkemize asıl silah doğrultanın ABD
olduğu bilmezlikten gelinir büyük bir aymazlıkla. Düşman, doğru belirlenmeyince
onunla savaş da sonuca bir türlü ulaşmamakta.
Suriye
ve Irak topraklarında yuvalanmış PPK teröründen kurtulmak isteyen Türkiye’nin
öncelikle yapması gereken iş, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüklerinin
sağlanması. Kendi toprakları üzerinde Şam ve Bağdat’ın egemenliklerinin kayıtsız
ve koşulsuz olarak kurulması. Bunun olması için de Türk Hükümetinin önyargısız
bir biçimde Suriye Hükümeti ile el sıkışması. Bu konuda adım atmayan RTE ve AKP’nin
terörle savaşımı eksik ve yetersiz. Ayrıca topraklarımızda bulunan ABD
üslerinin kapatılmaması, ülkemizi bölmek isteyen ABD’ye destek olarak alınmalı.
Bu konudaki aymazlık sona ermeli.
Irak’ın
kuzeyinde toprağa düşen on iki kahramanımızın asıl katili ABD, tetiği çeken el
PKK olsa bile. PKK’nın kökünün kurutulması, ancak ABD’ye karşı geniş bir Asya
ittifakının kurulmasıyla olur.
AKP
Hükümeti, bir yandan Şeyh Sait’in adını bulvarlara vererek öte yandan da PKK
terörüyle savaşamaz. Bir yandan ABD ile kol kola yürüyerek diğer yandan da PKK’nın
kökü kurutulamaz.
PKK,
İsrail’den ayrı olarak düşünülemez. PKK’nın bölgemizde ikinci İsrail’i kurmak
için savaştığını, savaştırıldığını bilmek gerek. Bu nedenle hem ABD ile dostluk
hem İsrail’le her koşulda ticaret hem Gazze’deki soykırıma karşı çıkmak hem de
PKK terörüyle savaşım birlikte olmuyor. Bu siyaset biçimi kendi içinde son
derece çelişkili bir durum ve ülkemize zarar vermekte. AKP yöneticileri, böyle
bir siyasete “denge siyaseti” deseler de bu, kendi içinde büyük bir
dengesizlik.
Mehmetçiğimizin
şehit olmasını istemiyorsak ilk yapılacak iş, NATO belasından kurtulmak.
İkincisi ise ABD’ye karşı yeni bir ittifak sistemi kurmak. Ayrıca iç cephenin
bileşmesi için hükümet ve muhalefet el ele vermeli. Çünkü savaştığımız sorun
ulusumuzun, devletimizin geleceği ve var olmasıyla ilgili.
CHP’nin
çiçeği burnunda genel başkanı Özgür Özel’in TBMM’de grubu bulunan partilerin
terörü kınayan bildiriye, hangi gerekçeyle olursa olsun imza atmaması kabul
edilir bir şey değil. Bu tavır, partinin kuruluş ilkelerine ters. Böylesi bir
davranış, CHP’yi PKK ile aynı safa itti halk nezdinde. Atatürk’ün kurucusu
olduğu partinin bu duruma düşmesi içler acısı.
Halkımızın
yüzde seksenden fazlası ABD karşıtı. Ne yazık ki TBMM’de bulunan partilerin büyük
çoğunluğu ABD dostu. Bu durum böyle gitmez. Halkla partiler arasındaki bu ters çelişkiyi
yine halk çözecek. Çünkü böyle olduğu sürece iki yakamız bir araya gelmez.
Adil
Hacıömeroğlu
25
Aralık 2023
Halkın çözebileceği bir durum olduğunu düşünmüyorum hocam. Zira sistem kendi kendisini idare ve takviye eden bir denge konumuna erişti Türkiye'de. Çürümeyen tek bir kurum kalmadığı gibi mevcut üstyapı toplumsal altyapıyı da giderek aşındırmakta.
YanıtlaSilAsya konusuna da size maalesef katılmıyorum. Asya'nın ağır sıklet üç tane devleti var. Bunlar Rusya, Çin ve Hindistan. Bu ülkelerin karşılıklı ilişki ve kısmi çelişkileri bir araya gelmelerine engel teşkil ediyor. Bu üçlüyü bir araya getirmeyen bir Asya ittifakının da caydırıcılığı ve bütünselliği tartışma konusudur. Batı bloğunu birbirine ABD süper gücü bağlamıştır, ancak şu an Asya'yı birbirine bağlayacak güçte tek bir süper devlet olduğunu düşünmüyorum.
Son olarak "Batı medeniyeti" saçmalığından siyasi ve kültürel tam bir kopuş olmadan Gazze konusunda Yemen kadar bile tepki gösteremeyen devletin Suriye, İrak veya yakın coğrafyamızı ilgilendiren diğer konularda daha fazlasını yapmasını mümkün görmüyorum.
Saygılarımla
👍Kuran-ı Kerim son ilahi kitap.Ama eğer Kuran'dan sonra bir kitap gelecek olsaydı,muhtemelen "Ey iman edenler,müslümanları dost edinmeyin" derdi... Yarabbi niçin böyle söylüyorsun diye Allah'a sorsak; Çünkü,ben onlara "Ehli kitabı dost edinmeyin" diyorum. Onlar Amerika dostumuz diyorlar. Hakikaten büyük aymazlık içindeyiz.
YanıtlaSil