Mustafa
Kemal Paşa, Sivas’a geldiğinde ilk önce merdivenlerden üst kata çıkınca geçeneğin
sağındaki odaya yerleşmişti. Bir süre sonra daha büyük olan geçeneğin solundaki
odaya taşındı. Mazhar Müfit Kansu, İbrahim Süreyya Yiğit ise Paşa’nın kaldığı
yerin yanındaki odada kalmaktaydılar.
Mustafa
Kemal’in odası nasıl döşenmişti?
“Lord
Kinross, Paşa’nın kaldığı oda hakkında şunları yazıyordu: ‘… Onun için
hazırlanmış yatak odasında geniş bir demir karyola, yaldız taklidi pirinçten
lambalar ve özel toplantılar için birkaç sandalye bulunuyordu. Yatağın üstünde
fiyonklarla, çiçek motifleriyle ince ince işlenmiş ipek bir örtü serili idi. Bu
örtüyü, Sivaslı bir genç kız, çeyiz sandığından çıkararak, Mustafa Kemal
Paşa’ya hediye etmişti. (Prof. Dr. Vahdettin Engin-Dr. Şefik Memiş, Sivas Milli
Mücadele’nin 108 Günü, Beylikdüzü Belediyesi Kültür Yayınları, İstanbul 2018,
s. 40)” Görüldüğü gibi Atatürk’ün kaldığı oda, çok sade döşenmiş. Yerde halı,
kilim yok! Yalnızca bir yatak ve birkaç sandalye… Sivaslı genç kızın Paşa’ya
armağanı olan ipek yatak örtüsü, övgüye değer… Çünkü düşünü kurduğu mutlu evliliğinin
yurdu kurtulmadan olmayacağını bilmekte. Kim bilir bu genç kız, yaşululuğa erdi
mi? Çocukları, torunları bugün yaşıyor mu acaba?
“Kumandan
paşaların Sivas’a davetleri üzerine, Kâzım Karabekir Paşa’ya da oda tahsisi
düşünülmüş, bizim oda münasip görülmüş. Doktor Refik Bey bana: ‘Sizin odayı
misafir olarak burada bulunduğu müddetçe Kazım Karabekir Paşa’ya vereceğiz, siz
de aşağı kattaki odada muvakkatten yatarsınız’ dedi. Ben de: ‘Bu emir kimden,
senden ise, bu emri vermek salahiyetini kendinde nasıl buldun?’ dedim. Refik
Bey (Saydam): ‘Hayır efendim, size söylemekliğimi Paşa bana emretti. Yoksa ben
sizin odalarınıza ne sıfatla karışabilirim?’ cevabını verince ‘Arkadaşım
Süreyya Bey’le görüşeyim.’ dedim.
Süreyya
Bey’e Doktorun ifadesini söyledim, görüştük; kararımız şuydu: Bizim, Kazım
Karabekir Paşa’ya hürmetimiz vardır. Mesele o değildir. Biz burada misafir
olunan Van sabık valisi Haydar Bey’i de odamıza aldık, üç kişiyiz. Burada başka
odalar var. Üç kişiyi çıkarmaktan ise onlardan birini tahsis etsinler, dedik.
Bu
fikrimizde ısrar ettik. Nihayet Mustafa Kemal Paşa: ‘Peki öyleyse ben çıkarım.’
demiş, aşağı katta kahve ocağı odası boşaltılarak temizlettirilmiş ve kendisi
oraya nakl ile, kendi odasını Kâzım Karabekir Paşa’ya tahsis suretiyle Kâzım
Karabekir Paşa’yı orada misafir etmiştir.
İçtima
bittikten sonra, defaatle odasına çıkması kendisine teklif edildiği halde,
Sivas’tan ayrıldığımız güne kadar aşağı kattan yukarıdaki odaya çıkmamıştır.
(Mazhar Müfit Kansu, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber II. Cilt, Türk
Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1986, s. 446-447)”
Karabekir,
14 Kasım 1919’da Sivas’a geliyor komutanlar toplantısı için. Toplantı 15
Kasım’da başlayıp 28 Kasım’da sona eriyor. Kurtuluş Savaşı’mız için çok önemli
tartışmalar yapıldı komutanlar arasında, ulusumuz için yaşamsal kararlar alındı
bu toplantıda. Kazım Paşa, Sivas’tan 1 Aralık 1919’da ayrıldı.
Atatürk,
çok değer verdiği okul arkadaşı ve yazgı birliği yaptığı can dostu Karabekir’le
yan yana odalarda kalmak istiyor. Ne yazık ki bazı arkadaşları yüzünden bu
isteği gerçekleşmiyor.
Görüldüğü
gibi olmaması gereken bir oda sorunu çıkıyor ortaya dar düşünenler yüzünden.
Sorunu, yine Atatürk çözüyor. Mustafa Kemal Paşa, tüm ısrarlara karşın alt
kattaki odada kalmayı sürdürdü Sivas’tan ayrıldığı 18 Aralık 1919 gününe dek. Demek
ki büyük adam olmak için büyük odalarda, üst katlarda yatıp uyumak, yaşamak
gerekmiyor. Atatürk’ün ne denli özverili ve alçakgönüllü olduğu bu olayda
görülmekte. Onun derdi oda değil, yurdun kurtuluşu...
Büyük
adamlar, küçük işlerle uğraşmaz. Onlar, büyük amaçların adamlarıdır. Atatürk,
büyük adamdı; onun için küçük şeylerle uğraşmak, zaman savurganlığıydı.
Atatürk;
herkesin, her koşulda örnek alacağı bir önder… Onu tanıdıkça ne büyük değer
olduğunu anlıyor insan. Bu nedenle toplumumuzun her bireyi, Atatürk’ü doğru
olarak anlaması gerek. Atatürk’ü tanımayanlara, bilmeyenlere, yarım yamalak ya
da kulaktan dolma bilgilerle anlayanlara acırım. Çünkü çok büyük bir değeri
anlamayarak hem kendilerini hem de toplumlarını düşünsel, siyasal bir
çoraklığa, tinsizliğe, ulusal amaçsızlığa tutsak etmekteler, ne kadar yazık!
Adil
Hacıömeroğlu
1
Aralık 2023
👍 Sözde değil,özde muvahhid anlayışı bu... Peygamberimizinde bir elbisesi vardı. Arabistan sıcak bölge olduğu için,akşamdan elbisesini yıkar,sabaha kadar kururdu.. Peygamberimiz bir elbise ile,islamı öğretmek için, dünyayı feth etmeye kalkmış,biz henüz gönlümüzü feth edemedik..
YanıtlaSil