BİR EĞİTİM MİMARI, SAFFET ARIKAN

 

        Cumhuriyet’imizin ivedilikle gerçekleştirmek istediği en büyük amaçlarından biri eğitimdi. Öncelikle halkı, okur yazar yapmaktı amaç. Okur yazarlığın yanı sıra, yurt topraklarında okullaşmayı yaygınlaştırmak ivedilik göstermekteydi. Yüz yılların biriktirdiği büyük sorunlar vardı. Bu birikmiş sorunları aşmak için bir eğitim seferberliği gerekmekteydi.

        Yedi Düvel’i dize getirmiş Atatürk ve diğer Cumhuriyet kurucularının Ortaçağ karanlığını da dize getirmeleri zorunluydu. Bu konuda başta Atatürk olmak üzere tüm yetkililer, özellikle de eğitimciler kafa yormaktaydı. Her fırsatta konu tartışılıyor, çözüm yolları aranıyordu. Çözüm için ortak akıldan yararlanılmaktaydı. Herkesin görüşü çok önemliydi. Bu nedenle herkesin görüşüne saygı gösterilmekteydi.

        Ülkemizdeki eğitim sorununun giderilmesi için önce yurtdışından uzman eğitimcimler getirildi. Ancak onların önerileri, ülkemiz koşullarına uymuyordu. Aslında söyledikleri yanlış değildi, bilimseldi. Ülkeler arasındaki toplumsal farklılıklar, onların önerilerinin yaşama geçirilmesine uygun değildi. Bu nedenle kendi içimizde bir çözüm geliştirmek zorundaydık. İşte, bunun için kollar sıvandı.

        Mustafa Necati’nin 34 yaşında ölmesinden sonra onun koltuğuna oturanların hiçbiri, eğitimin devasa sorunlarına köklü çözümler getiremedi. Atatürk ise ivedilik göstermekteydi. Çünkü yitirilmekte olan her an, aleyhimize çalışmaktaydı. Özellikle eğitim bürokrasisinden gelen bakanların başarısızlığı söz konusuydu. Bu nedenle de dönemin Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen’den memnun değildi Büyük Önder.  Bir gün Sayın Özmen’e: Abidin Bey, istifa edeceğiniz söyleniyor.” diyerek açıkça görevden ayrılmasını istiyor. O: “İstida ile gelmedik ki istifa ile gidelim Paşa’m.” diyerek yanıtlıyor Atatürk’ü.

        Abidin Özmen, kendisine karşı tepkiler büyüyünce 9 Haziran 1935’te bakanlık görevinden ayrıldı. Yerine asker kökenli Saffet Arıkan atandı. Bu, Atatürk’ün isteğiydi. Arıkan, 11 Haziran 1935’te göreve başlar. 28 Aralık 1938’e dek bakanlık görevini sürdürür.

        En büyük sorun, ilköğretimdir. Bu nedenle İlköğretim Genel Müdürlüğüne yetkin bir eğitimci aranır. Bu konuda Cevat Dursunoğlu imdada yetişir: “İsmail Hakkı Bey bu iş için münasiptir. (Cemal Türkmen, Mucizenin Mimarları Köy Enstitülerinin Destansı Öyküsü, Kaynak Yayınları, 1. Basım, Nisan 2015, sf. 25)” diyerek Tonguç’u önerir. Bunun üzerine Tonguç, göreve getirilir.

        Okuma yazma işi nasıl, kimlerle halledilecekti? Asıl sorun buydu. Çünkü nüfusu 400’ün altında 32 bin köyde okul yoktu. İlkokul öğretmeni sayısı, tüm ülkede 13 bindi. Bu da yeterli değildi. Halkın yüzde sekseninin yaşadığı köylerde beş bin beş yüze yakın ilkokul vardı, kentlerde ise bin yüz. Kentlerde 257 bin, köylerde ise 300 bin öğrenci bulunmaktaydı. Toplam köy sayısı, 40 bindi.

        Köy Öğretmen Okullarının kurulmasına öncelik verildi. Bu okullar, daha sonra köy enstitülerine dönüştü. Bu, önemli bir eğitim devrimi ülkemiz için. Yıllardır ihmal edilmiş köylerimiz, Cumhuriyet’in eğitim ışığıyla aydınlanacaktı.

        “Akşam, İnönü ve Arıkan’ın aralarında bulunduğu bir grup, Atatürk’ün sofrasında bir araya gelmişlerdi. Arıkan’ın çaresiz, Atatürk’ün çare aramakta olduğu toplantılardan biriydi. Atatürk, Arıkan’a sormuştu:

-      Saffet, her köye öğretmen gönderme işi ne kadar zaman alır?

-      Elimizdeki imkânlarla bu işi ancak seksen yılda tamamlarız.

-      Neden?

-      Efendim, muallim okullarından çıkan az sayıda muallim var. Bunların hepsini köye göndermemiz mümkün olmuyor. Gidenler bile en fazla bir sene içinde şehre gelmenin yolunu buluyorlar.

-      Demek benden seksen yıl istiyorsun ha. Senin çare idrakin bu mudur Saffet?

-      Efendim, ne yapayım? Elimizde para var ama köye gönderecek eleman bulamıyorum. Üzgün ve çaresizim.

-      Üzülme Saffet, dedi Atatürk. Sonra sıradan bir şey söylüyormuşçasına sakin bir ses tonuyla konuştu:

-      Ordudan faydalanmayı hiç düşündün mü? Bizim ordumuzda ne çavuşlar, ne onbaşılar vardır, biliyorsun. Onlar ki, düşmanı gözünden vururlar, topçu atış tekniklerini ezbere bilirler, pusulayı okurlar. Onlardan faydalanabilirsin. (Aynı yapıt, sf. 45)”

        Atatürk’ün önerisiyle çavuş ve onbaşıların üç yıllık köy okullarında eğitmen olması için çalışmalara hemen başlandı. İsmail Hakkı Tonguç, köylere gidip çavuş ve onbaşılarla görüşür. Onlara ders verdirir köy çocuklarına. Denemeler, olumlu sonuçlanır.

        Çavuş ve onbaşılar, öğretmen okullarında kurslara alınır. Gerekli eğitimler verilir onlara. Eğitimini tamamlayanlar, köylere atanır. Derme çatma odalarda toplanan köy çocuklarına önce okuma yazma öğretip Hayat Bilgisi ve Matematik dersleri verirler. Böylece Atatürk’ün dahiyane buluşuyla eğitim sorununa bir çözüm bulundu. Burada Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un olağanüstü çalışmalarını da belirtmeli.

        Eğitmenler, , ilk aşamada önemli işler yaptılar eğitimin yaygınlaşması, özellikle de okur yazarlığın artması adına. Öğretmen sayısı çoğaldıkça eğitmenlere gereksinim kalmadı. Emekli olanların yerine yenileri alınmadı. Böylece tüm köylerimize zaman içerisinde okul yapıldı ve her okula da öğretmen atandı.  Öğretmenlerin atandığı üç yıllık köy okulları beş yıla çıkarıldı.

        Bugün Türkiye’nin eğitim yaşamına büyük yararları olan Arıkan ve Tonguç’a ne denli minnet duysak azdır. Ülkemizin eğitim ordusunun komutanı olan Atatürk ise ulusumuz yaşadıkça en baş köşede yaşayacak. Bundan zerre kadar şüphem yok!

                                                       Adil Hacıömeroğlu

                                                           30 Mayıs 2023

 

 

 

 

2 yorum:

  1. Kıssadan hisse...Bizde Cumhuriyet, çaresizliğe çare bulmak, yoktan var etmek demektir. "Bu ülkeden bir şey olmaz" diyenler, ilk fırsatta küsüp kapağı Batı ülkelerine atanlardan ne Atatürkçü olur, ne de Cumhuriyetçi...

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir yazı.Zorluklar içerisinde eğitim seferberliğine kendi adamış vatansever insanların mücadelesine tanıklık ediyoruz Adil hocamın yazısında.90 larda Ecevit köy kent projesini uygulayabilmek için çok emek verdi.Mesudiiye de ilk örneğini verdi.Ama başbakanlıktan ayrılınca bu ülkemizin eğitimine kalkınmasına büyük katkı verecek projede rafa kalktı.

    YanıtlaSil