ABD KIŞKIRTMALARINA DİKKAT!


         7 Mayıs günü Erzurum’da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mitingine saldırıda bulunuldu. Yaralananlar oldu. Türk polisi saldırganları dağıttı.

         Yine 7 Mayıs günü Hollanda’da, gurbetçilerimizin oy kullandığı sandıklara PKK/HDP’liler saldırdı. Hollanda polisinin müdahalesiyle bölücü örgüt militanlarının saldırıları önlendi.

         8 Mayıs’ta Bursa’da, Yeşil Sol Parti (PKK/HDP) yandaşları mitinge giderken Kent Meydanından geçtikleri sırasında orda bulunan Sanayi Bakanı Mustafa Varank’ın seçim otobüsüyle Cumhur ittifakını destekleyen yurttaşlarımıza, bayrak sopalarıyla saldırdılar.

         Öncelikle şunu söyleyeyim ki görüşü, siyasal çizgisi ne olursa olsun seçimlere şiddetin bulaşması son derece yanlış. Her türlü saldırıyı kınıyorum.

         Yazımın bu bölümünde, İstanbul’da yaşayan bir yurttaş olarak İmamoğlu’nun öncelikle milyonlarca İstanbullunun oyu ile geldiği belediye başkanlığı görevini yerine getirmesidir en büyük isteğim. Halktan aldığı yetki ve sorumluluğu yerine getirmeli. Kent kent gezip arada İstanbul’a uğramak olmuyor. Bu durum, siyasal aktöreye de uymuyor. Aynı şey, Mansur Yavaş için de geçerli. Önce halkın sizlere verdiği görevleri yapmalısınız.

         Erzurum’daki saldırganların kimlikleri, siyasal eğilimleri kamuoyuna açıklanmalı. Bu kışkırtmanın arkasındaki güç, kim olursa olsun ortaya çıkarılmalı.

         HDP/PKK’nın yurtiçi ve yurtdışında yaptığı saldırlar, beklenen bir durum. Çünkü ABD, Foreign Policy Dergisi aracılığıyla aylar öncesinden “Türkiye’deki seçimlerin kan gölüne dönüşeceğini” söylemişti. Bu iş için kullanacağı iki güç var: Biri PKK, diğeri de FETÖ… ABD, her şeyiyle seçimlerin içinde. Ülkemizi bölmek, insanlarımızı birbirine düşman etmek için elinden geleni yapmakta ve yapacak.

         CİA’nın yönettiği kuruluşlardan POMED (The Project on Middle East Democracy, 14 Mayıs seçimleriyle ilgili kendince bir analiz yayımladı. Yazının başlığı: “Türkiye’deki Seçimler: Erdoğan Nasıl Kazanmaya ve İktidarda Kalmaya Çalışabilir?”. Bu başlık karşısında her yurttaşın soracağı soru şudur: “Düğün değil, bayram değil, ABD’nin ülkemiz seçimlerine bu denli ilgisi niye?” Bu sorunun usçu ve mantıklı yanıtını düşünmeden ülkemizin yararına bir şeyler yapmak neredeyse olanaksız.

         Yazıda: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, son on yılda Türkiye’yi gelecek vaat eden bir demokrasiden otoriter bir devlete dönüştürdü. (Aydınlık, 9 Mayıs 2023)” denmekte. ABD, Erdoğan’ı diktatör nitelemekte. Böylece de ülkemizde demokrasinin olmadığını söylemekte. ABD’nin son yıllarda diktatör deyip hedefe koyduğu birçok ülkenin geldiği bugünkü duruma bakınca bu emperyalist gücün ne yapmak istediğini iyiniyetli ve yurtsever olan herkes kolayca anlayabilir. İstediği şey; Türkiye’nin Libya, Yemen, Irak, Suriye gibi olması. ABD’nin bu amacını boşa çıkarmak için öncelikle ülkemize, halkımıza, demokrasimize güvenmeli. Emperyalist kışkırtmalara kapılmamalı. Bu kışkırtmaların ülkemizdeki sözcüleri ve militanları da FETÖ ve PKK.

         “Ak Parti iktidarının muhalefeti; yoğun baskı ve zulme maruz kaldığı, Erdoğan’ın siyasi rakiplerini hapse attığı, medyayı susturduğu, hile ve şiddet eylemlerine başvurduğu” gibi savlar sıralanmakta yazıda. Bugün hapiste olan ve ABD’nin “muhalif” olarak adlandırdığı kişilerin neredeyse hepsi, FETÖ ve PKK terör örgütü üyeleri. Başta ABD olmak üzere dünyanın tüm ülkelerinde halka, devlete karşı silahlı eylemde bulunan terör örgütleri militanları hapse atılır. Ülkemizde de yapılan bu.

         “14 Mayıs’ta yüksek riskler göz önüne alındığında, oyların güvenliğinin sağlanması, Türk yurttaşları için büyük bir kaygı kaynağıdır. En büyük kaygılar arasında hükümet kaynaklı hile, şiddet ve sansür yer alıyor.” Bu sözlerle ABD, kışkırtıcılık yapmakta. Seçimleri şaibeli duruma getirmek için önceden kolları sıvamakta.

         “Erdoğan ve hükümeti 14 Mayıs’ta bu hakkı (Yani muhalefetin seçimi kazanma hakkını-AH) çiğnemek için hangi taktikleri kullanmayı tercih ederse etsin, çok büyük bir direnişle karşılaşacakları kesindir. Uluslararası toplum, Türk halkının yanında durmaya, özgür ve demokratik seçim hakkını korumaya yardımcı olmaya hazır olmalıdır.” Bu sözlerle muhalefeti, seçimi yitirmesi durumunda sokağa çağırmakta ABD. Yani bir iç çatışmanın kışkırtıcılığı için kolları sıvamış durumda.

         Yazının tümü kışkırtıcılık içermekte. Zaten sosyal medyada FETÖ’cüler çoktan kışkırtıcılık için kolları günler öncesinden sıvamışlar. Akla mantığa uymaz yalanlarla bir iç çatışmanın fitilini yakmaya çalışmaktalar. Ülkemizin dirliğini düşünen sağduyulu yurttaşlarımızın bu kışkırtmalara uymayacağını düşünüyorum. ABD’nin sözüyle sokağa çıkacak iki güç var: PKK ve FETÖ… Sağduyulu insanlarımızın bu Amerikancı terör örgütlerinin söylemlerini ciddiye almayacakları düşüncesindeyim. Ülke hepimizin. Hepimiz, bu yurdun çocuklarıyız. Bu nedenle ABD kışkırtmalarının ülkemize büyük zararları olur. Bazı eksiklikleri olsa da demokrasimiz yıllardır işlemekte. Belki de dünyada seçimleri en temiz ülkelerden biriyiz. 

       Hem cumhur hem de millet ittifaklarını oluşturan partilerin sert, kışkırtıcı, kimi zaman da küfre varan söylemlerden kaçınmalı. Bu tür söylemler, ABD kışkırtmalarına hizmet eder. Türkiye, hepimizin ülkesi. Bu konuda her siyasetçi sorumlu davranmalı.

         Ulusal birliğimizin, yurt bütünlüğümüzün en büyük düşmanı ABD. ABD, önce kendi ülkesinde demokrasiyi kursun. Bizim işimize karışmasın. Bizim işimizi, biz bilir ve hallederiz. Gölge etmesin, başka ihsan istemeyiz ondan.

                                                                                Adil Hacıömeroğlu

                                                                                9 Mayıs 2023

        

        

1 yorum:

  1. CHP ve Kılıçdaroğlu'nun son yıllardaki dönüşümü ve bu süreçteki marjinalleşme dikkatle bakıldığında ülkeyi yönetmeye namzet bir siyasi tutumdan ziyade kaosa alan kazandırma girişimi olarak görülmelidir. CHP'nin marjinal tutumu, Avrupa'da Aleviliğin İslam'dan koparılma projesi tek başına PKK ve FETÖ'nün başaramayacağı kaosu genişletme çabalarıdır. Sonucu ülkeye zarar, sokağa döküleceklere hezimet olacak böyle bir yoldan çıkar umulmaması gerekir.

    YanıtlaSil