MİLİS GÜÇLERİN AYDIN’DAN YUNANLILARI KOVMASI


        28 Haziran 1919 sabahı, daha çok köylerden toplanan milis güçlerinden oluşan birlikler, işgalci Yunan güçlerine saldırmaya başlar. Koçarlı’dan gelen milisler, ağır darbeler indirmekte işgalcilere. Yunan askerleri, kentin içine sıkışıp kalmış durumda. Milisler, onları kentin dışına çıkarmaya çalışmakta. Yörük Ali çetesi, sert darbeler indirmekte işgalcilere. Az sayıdaki ordu birlikleri de saldırının göbeğinde.

        Yunanlıların hedefinde, Yörük Ali çetesi var. Onları kuşatmaya çalışmaktalar. Yörük Ali ve adamları sert karşılık vermekte. Çetenin sağ yanını çevirmek üzere Yunan güçleri. Bir süre sonra Umurlu’dan toplanan güçler ilerliyor ateşin içine doğru. Komiser Hamdi ve Molla İbrahim güçleri, Yörük Ali’yi çevirmekte olan Yunanlıların soluna ve arkasına saldırıyor. Yunanlılar, dağılıp Aydın’ın içine çekiliyor. Umurlu’dan toplanmış milislerle Aydın Köprübaşı’ndaki güçler güney, doğu ve kuzeyden saldırılarını yoğunlaştırdılar. Bir ölüm kalım savaşını içindeler.

        “Civar köylerden kadın, çocuk, ihtiyar binlerce halk silahlı, silahsız, çifteli, tabancalı katılmıştır. Tam bir halk ayaklanması. Milli ressamlarımıza çok güzel bir mevzu. Sıcak bir gün, köylü kadınlar sırtlarına su testilerini yüklemişler, kurşun yağmuru altında muhariplere ilk hatlara kadar su götürüyorlar. Birisinin testisi kurşunla kırılmış, suyu dökülmüş, sapı omuzunda, farkında değil, hala sırtında bir ağırlık var diye testinin kulpunu taşıyıp götürüyor, bir akın ki, Aydın’a doğru Yunan piyade ve makineli tüfek ateşleri altında ilerliyor. Fakat 600 kadarı silahlı, kalanı sopalı veya bıçaklı ve baltalı köylüler.

        Dokuzuncu Mehmet çetesi yol boyunca ilerliyor. Emekli Yüzbaşı İbrahim onun sağında, daha sağda Denizli yedek subaylarından mürekkep çete, sonra Sarayköy müfrezesi, ondan sonra Ortakçılı Mehmet Efe, dağ tarafından Menderes Güneşi ve en sağda Danişmentli İsmail Efe çetesi.

        Bu düzinelerce küçük müfrezeler, o gün sabahtan akşama kadar hiçbir yerden bir emir ve talimat almaksızın kendi kararları ile ve kendi aralarında uyuşarak muharebe ede ede Aydın’ın kenarına kadar yaklaşıyorlar. Yunanlılar şehrin içine tamamıyla kapanmışlar. Şehir kenarındaki siperlerden müdafaa ediyorlar.

        Geceleyin bu vaziyette kalınıyor. Ertesi günü, Milli kuvvetler daha canlı ilerlemelerle saldırıyorlar. Şehre giriyorlar. Sokaklarda, minarelere ve yüksek evlere yerleştirilmiş Yunan makineli tüfeklerine ve avcılara karşı mücadeleler ediliyor. Öğleye doğru, şark tarafına iki sahra ve cenup mıntıkasına iki on buçukluk top geliyor. Bunlar çekilmekte olan Yunanlılara birkaç mermi atabiliyorlar. Fakat Yunanlılar bu sokak muharebelerinde, Milli çetelere karşı koymaktan ziyade Aydın’daki silahsız Türk halkı öldürmek ve evleri yakmakla meşgul olmuştur. İçeriye giren Türkler bu manzara karşısında kendilerini tutamıyorlar. Asayiş kuruluncaya kadar bazı Rumları öldürüyorlar. (Rahmi Apak, Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-1990, sf. 96-97)”

        30 Haziran 1919 günü Aydın, Türklerin eline geçer. Yunan askeri, Karapınar’a doğru çekilir. Ne yazık ki milis güçleri, kaçan düşmanı izleyip yok edemez.

        Halkın gücü, işgalcileri yenmiştir. Ancak askerlik eğitiminden ve disiplininden uzak köylü milislerin kente girildikten sonra yaptıkları başına buyruk davranışlar, direnişi zayıflatır. Yunanlılar, bundan yararlanır.

        “Yerli Rumların bir kısmı Yunanlılarla beraber gitmiş, bir kısmı da Türklerle beraber kalmıştır. Bunlar Hükümet Konağı’na getirilip, istirahat ve ihtiyaçları temin edilmiştir. On Rum’un imzasını taşıyan, 1 Temmuz 1919 tarihli raporda kendilerinin Hükümet binasında Türkler tarafından muhafaza altına alındıkları, her türlü ihtiyaçlarının karşılandığı ve kardeşçe muamele gördükleri ifade edilmiştir. (Mustafa Turan, Yunan Mezalimi İzmir, Aydın, Manisa, Denizli 1919-1923, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2018, 4.Baskı, sf. 153)” Türkler, eli silah tutmayan halka silah doğrultmuyor. Onları düşman olarak görmüyor. Sivil halkla değil, eli silahlı ve saldırgan düşman askerleriyle savaşıyor. Bu da Türk’ün mertliğini gösterir. Ayrıca büyük uluslar, zayıfı ezmeyip korur. Bu da büyüklüğün şanındandır.

        30 Haziran 1919 günü, Türkiye’nin Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar Aydın’a girenler arasındadır. Şimdi sözü Bayar’a bırakalım:

        “… birden çok küçük sayılabilecek, fakat, çok hazin bir manzara ile karşılaştım. Sımsıkı örtünmüş yaşlı iki Türk kadını ağlıyorlardı. Önlerinde bir bez parçasıyla örtülmüş bir ceset yatıyordu. Yanlarına yaklaştım, sordum:

-      Ne oldu?

        Uzun boylu, daha yaşlı görüneni nâşı işaret ederek, şu cevabı verdi:

-      Bu, benim kızımdır. Önce namusunu… dedi, sözüne devam edemedi. Sonra elleriyle göz yaşlarını silerek, kendisini zorladı.

-      İşte bu evin içine sürüklediler, öldürdüler kafirler evladımı…

        Şimdi başında bekliyoruz. Gösterdikleri iki katlı evin kapısı, pencereleri kırılmıştı. Üst katın çatı tarafından bir kısmı yanmıştı… (Mustafa Turan, Yunan Mezalimi İzmir, Aydın, Manisa, Denizli 1919-1923, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2018, 4.Baskı, sf. 153)”  

        Takviye edilen işgal güçleri, Aydın’a yeniden saldırır. Milli güçler, 23 Temmuz 1919’da kentten çekilir. Halk, Menderes köprüsüne doğru göç etmeye başlar. 4 Temmuz 1919’da Aydın, yeniden düşmanın eline geçer. Bu andan başlayarak Yunan işgal güçleri geniş kapsamlı bir kıyıma başlar çocuk, kadın, yaşlı demeden. Aydın kıyımının amacı, Türkleri tümden bu topraklardan yok etmektir.

        Düzensiz Kuvayı Milliye birliklerinin düzenli ordular karşısında tutunamayacağı Aydın’da belli oldu. Bu nedenle baştan beri düzenli ordu kurmaya yönelik çalışmalar hızlandırıldı. Mustafa Kemal Paşa, düzenli ordunun kurulması için çok uğraştı ve en sonunda başardı. Bazı Kuvvacı çeteler, düzenli orduya katılmadılar. Bunlar, zamanla halk desteğini yitirip eridiler. Birkaçı Yunanlıların safına geçti. Düzenli ordu 26 Ağustos 1922 sabahı başlattığı Büyük Taarruz’la işgalcileri denize döktü.

        Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’mızı baştan beri usçu bir yöntemle hazırlaması övgüye değer. Karşısındaki devletlerin güçlerini iyi hesap etti. Kendi gücümüzü, bir araya topladı. Bu da başarıyı getirdi.

                                                               Adil Hacıömeroğlu

                                                               20 Haziran 2023

1 yorum:

  1. Bilgi birikiminize sağlık hocam zevkle okudum, Yunanlıların tekrar aydın ı ele geçirmesini rehavet olarak değerlendirebilirmiyiz? Saygılar sunuyorum

    YanıtlaSil