ÇALLILARIN İŞGALCİLERE DİRENİŞİ


         Yunanlılar, 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıktı. Hızla Aydın ve Manisa’ya doğru ilerlediler. Kasaba ve köylere varıncaya dek ele geçirdiler. Halkımıza büyük bir mezalim uyguladılar. Ege Bölgesi’nin güney kesimi, Mondros Anlaşmasına göre İtalyanlara bırakılmıştı. Bu nedenle Denizli merkez işgale uğramadı. Denizli’nin Çivril, Buldan, Sarayköy ilçeleriyle Çal’ın bazı köyleri Yunanlılarca işgal edildi.

         Yakın zamana dek Bekilli ve Baklan ilçeleri, Çal’a bağlıydı. Yunanlılar, Çal’ın bazı köylerine girdiler. Buraları yağmalayıp soydular. Çal ilçesini yakıp yıkamadılar.

         “Çal Kaymakamı Şemsettin Bey, 11 Temmuz 1919 tarihinde Denizli Mutasarrıflığı’na gönderdiği yazısında, Çal’da yapılan mezalimi özetle şöyle anlatmaktadır:

         Yunanlılar Molla Köyü’den Kadı oğlu Ömer’in parasını almak için evini basarak, çeşitli işkenceden sonra 5000 lira parasını almışlar ve kendisini öldürmüşlerdir.

         Paskalyada bu köyün hayvanlarının büyük bir kısmını gasp ederek, Kral Konstantin şerefine askerlerine yedirmişlerdir. Bu duruma rıza göstermeyen Çevrecioğlu Mehmet, Topal Ali ve Hacı Ahmet Ağalar kumandan tarafından askerleri önünde dövülmüşlerdir.

         Şeyh Elvan ve Kavaklar köyleri halkına zorla istihkam kazdırılmış, bazı kadın ve kızların ırzlarına tecavüz edilmiştir. Şeyh Elvan Köyü’nden bir kadının herkesin gözü önünde namusunu kirletmişlerdir. Bu kadının hayatta olup olmadığı bilinmemektedir. Aynı köyden Şıbalakoğlu Mehmet Ali istedikleri 1000 lirayı vermediğinden dolayı türlü mezalim yapılarak öldürülmüştür. (Mustafa Turan, Yunan Mezalimi İzmir, Aydın, Manisa, Denizli 1919-1923, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2018, 4.Baskı, sf. 207-208)”

         Yunan askerleri, Hasköylü Aşçıoğlu Hasan’dan para alabilmek için bacağını kırdılar. Ayrıca Hafız Veli’nin on dört devesi gasp edildi.

         “Hafız Nazif Efendi ile karısı ve iki çocuğu Yunan askerleri tarafından işkencelerle öldürülmüştür.

         Yunanlılar Taşdemir Köyü’nden Hacı Mehmet Efendi’nin pamuk tarlasında çalışan annesi ile oğlu Hasan’ı öldürmüşlerdir. (Mustafa Turan, Yunan Mezalimi İzmir, Aydın, Manisa, Denizli 1919-1923, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara-2018, 4.Baskı, sf. 208)” Yunanlılarca hunharca şehit edilen Kadı oğlu Ömer’in, Şıbalakoğlu Mehmet Ali’nin, adı bilinmeyen ırzına geçilip öldürülen kadının, Hafız Nazif Efendi, Nazif Efendi’nin karısı ve iki çocuğunun, Hacı Mehmet Efendi’nin annesiyle oğlu Hasan’ın adları bugün başta Denizli olmak üzere Çal, Bekilli ve Baklan’da yaşatılıyor mu acaba? Şehitlerimizin adlarını il, ilçe ve köylerde yaşatılması tarihimizin unutulmamasını sağlar.

         Çallılar, emperyalist işgale karşı ilk ayağa kalkan yerlerimizden biri. Çal Müftüsü Ahmet İzzet Efendi, İzmir’in işgal edilmesinden iki gün sonra 17 Mayıs 1919 günü Çal halkını Çarşı Camii’nde toplayarak düşman istilasına karşı seyirci kalınmayıp silahla karşı konmasının gerekliliğini anlattı. Sonraki günlerde de aynı camide toplantılar yapıldı işgale karşı. Direnişi örgütlemenin önderi Müftü Ahmet İzzet Efendi idi.

         “Ahmet İzzet Efendi bir konuşmasında: ‘Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, vatanımız bir olduğuna göre muhafazasına mecburuz. Mukaddesatımızı müdafaa için Allah’ın ve peygamberinin emirlerine uymak gereklidir. Çöken saray saltanatının yerine milletin kalbindeki iman nuru bir kat daha parlamıştır ve Allah’ın yardımı muhakkaktır.’ demiştir. (Recep Çelik, Millî Mücadele Günlerinde Din Adamları, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2017, sf. 56-57)” Camide bulunanlar, Müftü Efendi’ye önerilerine uyacaklarına dair söz veriyorlar orada. O da onlardan imzalı senet aldı.

         “15 Temmuz 1919’da Çal halkından yirmi kişinin imzaladığı bu senette: ‘Efendim! (Yukarıda ismi yazılı olanlar) Cümlemiz dinimizi, vatanımızı, namusumuzu korumak için size iştirak etmeye söz veriyoruz. Buna dair her ne emir olursa ifasına amadeyiz.’ ifadeleri yer alıyordu. (Aynı yapıt, sf. 57)” Bazı sözde din adamları İngiliz altınlarını cebe indirerek Millî Mücadeleye karşı dururken Çal Müftüsü Ahmet İzzet Efendi gibi yurtsever, gerçek din adamları ise hem yazılı senet hem de gönül ve vicdan senedi almaktaydılar halktan.

         Ahmet İzzet Efendi, sonraki tarihlerde Çal ve çevresinden topladığı gönüllü birliklerle Aydın-Köşk cephesinde düşmana karşı durmuş, çarpışmalara girmiştir. Millî Mücadele’ye yalnızca yalnız bedeni, düşünceleriyle değil; tüm servetiyle de katılmış büyük bir adamdır Müftü Ahmet İzzet Efendi. Adı, onurlu kurtuluş tarihimize altın harflerle yazıldı.

         Fatma anneannem, “Ellik Cavuru (Gavuru), Menderes’e kadar geldi. Menderes’i geçip bu yana gelemedi.” derdi. “Ellik” sözcüğü “el (yabancı)” dan türemiş ve yabacı anlamında. Anneannem, “ellik” sözcüğüyle Yunanlıları anlatmaktaydı. Bir de yabancı olmayan gavurlar vardı ona göre. Onlar yerli Rumlardı. Yunan işgali başlayınca çoğu bin yıllık komşuluklarını unuttular. Aynı çeşmeden su içtikleri, aynı derede çimdikleri, aynı güneşte yağlıklarıyla terlerini kuruladıkları, aynı yağmurlarda ıslandıkları, aynı soğuk gecelerde dondukları, aynı ekinlere imeceyle tırpan salladıkları, aynı bağların üzümlerinden sirke, şıra, pekmez, şarap yaptıkları, aynı dibeklerde keşkek dövdükleri, aynı köy odalarında hasbihal ettikleri komşular bir günde düşman olmuşlardı. İşte, insana en acı gelen de bu değil mi?

                                                              Adil Hacıömeroğlu

                                                              29 Haziran 2023

 

1 yorum:

  1. Ruhları şad olsun. Yunan zulmünü yüzbinler olmasına karşın Bağımsızlık savaşı olmadı diyen Yurt ve Ulus düşmanlarını lanetliyoruz

    YanıtlaSil