Bazı kişiler, sürekli yakınırlar herkesten, her durumdan,
içinde bulundukları koşullardan. Bu tür kişilerin mutlu olduklarını görmek
neredeyse olanaksız… Onlardan olumlu sözcük de işitemezsiniz kolay kolay.
Memnun oldukları anlar ise sayılı... Bir şeyi, bir kişiyi, yapılan bir işi, bir
davranışı beğenmeleri ise kırk yılda bir olur neredeyse. Bu kişilerin huyları
herkesçe bilindiğinden çevresindekiler, onlara bir şeyi beğendirme çabası
göstermezler.
Her şeyden yakınanlar, sürekli birilerini suçlar. Her olay,
her durum, iyi gitmeyen her iş için bir günah keçisi bulurlar. Başarısızlık,
mutsuzluk ve beceriksizliklerinin bütün suçu günah keçisindedir. Bu kişilerin
ortak özelliği, hiçbir zaman hatalarını, eksikliklerini, bazı konularda yetersizliklerin,
yeteneksizliklerini kabul etmezler. Her şeyi, çok güzel yapmışlardır, ancak “o”
engelledi onun amaca ulaşmasını. Eğer “o” olmasaydı her şey yolunda gidecekti.
Oturup konuştuğunuzda sürekli birilerini suçlarlar. Eleştiri;
yerini suçlamaya, karalamaya bırakmıştır. Herkese kara çalmayı, suçlamayı büyük
bir masumiyet, mağduriyet içinde yapar bu kişiler. Kendilerini hep hakkı
yenmiş, başkalarınca kullanılmış olarak göstermeleri konusunda kimse ellerine
su dökemez. Kazara başkaları yanlarında bir yanlış yapmasın, o yanlışı sündürüp
büyüterek yüklenir onu yapana. İnsanların hata yapabileceği gerçeğini, uslarına
getirmezler asla. Kendilerini eksiksiz bir kişi, deyim yerindeyse yarı tanrı
gibi görürler.
Karşısındaki kişilerdeki eksikleri, hataları neredeyse cımbız
ya da mikroskopla arar suçlayıcılar. Birinde bir eksiklik, hata bulduklarından
yüklenirler sonuna dek. Bu konuda acımasızdırlar. Çünkü suçlayıcılık, onlar
için olağan bir davranış, her gün yapılan bir iş. Bu kişiler, evliyseler
eşlerini suçlarlar sürekli. Bir eli yağda diğer eli balda olsa bile iki eli kan
çanağına batmış gibi suçlarlar eşlerini. Sürekli eşlerinin söz dinlemediğinden
yakınırlar. Hep haksızlığa uğradıklarını dillendirirler.
Suçlayıcıların çocukları varsa o dilsiz kuzuları suçlarlar
aralıksız. Çocuğun yaşına bakmazlar. Çocuğun bilerek ve isteyerek karşısındakini
üzmek için söz dinlemeyip yanlış işler yaptıklarını vurgularlar acımasızca. Hem
de çocuğun tinsel ve bedensel sağlığını olumsuz yönde etkileme pahasına. O
küçük yüreği, paramparça ettikleri umurlarında bile değil. Onlar için
çocukların yıkılan gönülleri, parçalanan yürekleri, mutsuzlukları çok da önemli
sayılmaz. Onlar için önemli olan, kendi benleridir.
Başkalarını suçlamayı huy edinmiş anne ve babaların
çocukları da suçlayıcılıkta ebeveynleriyle yarışır. Bu çocuklar, önce aile üyelerini,
sonrasında ise arkadaşlarını sürekli suçlarlar. Derste, dinlencede, oyun
oynarken, herhangi bir etkinlikte, hatta konuk olarak gittikleri evlerdeki
kişileri ya da çocukları bile suçlayacak bir şeyler bulmak için çaba
gösterirler. Suçlamayla yakınmayı birbirine koşut olarak götürür bu çocuklar. Bu
konudaki başarılarına(!) diyecek yok!
Anne ve babalar, çocuklarının kendilerinin bir kopyası
olduklarını bilmeli. Yaptıkları her olumlu ve olumsuz davranışın çocuklarınca
büyük bir beceriyle kopyalandığını bir an olsun unutmamalılar. Çocuklar, olağanüstü
gözlemciler. Gördükleri her varlığın, olayın, durumun, davranışın ve sözün fotoğrafını
çekerler beyinleriyle. Uyum sağlama, yapılan davranışları benimseme konusunda
ustadır bu küçükler. Onları, onların kavrama yeteneklerini yok saymak bir anne
ve baba için bağışlanamaz bir durum.
Anne ve babalar, çocuklarının olumsuz bir davranışını
gördüklerinde çocukları suçlamak yerine, iğneyi kendilerine batırmalı. Aynaya
bakmalılar ve hangi olumsuz davranışları çocuklarına aktardıklarını görmeliler.
Çocuklar, hiçbir olumsuzluğu annelerinin karnından getirmezler. Doğdukları
günden başlayarak çok hızlı bir biçimde öğrenirler. Öğrendiklerini unutmaz,
biriktirirler. Onlar, iyi öğreniciler, çok iyi gözlemciler…
Çocuklukta yaşananlar, öğrenilenler kolay kolay unutulmaz.
Çünkü onlar, belleklerinin en taze ve anlamaya en uygun zamanın da
kazımışlardır oraya tüm bilgi ve davranışları.
Unutulmasın ki çocuk gördüğünü yapar, işittiğini söyler.
Adil
Hacıömeroğlu
22
Ağustos 2023
Suçlamaları kabul etmeyenler, kabul edenler..
YanıtlaSilOylama bitmiştir.
En çok oyu alan yeşillikleri sevenler kulübü almışlardır. Gaye yeşillik olsun...
Doğruları söyleyenleri 40 köyden kovarlar da.!!
Her toplumun kendi kültüründen doğan, değerleriyle berkitilmiş, yaşantısıyla yontulmuş güçlü psikolojik özellikleri olduğu kadar zayıflıkları da vardır. Bizim toplumumuzun, toplumsal psikolojimizin zayıf yanlarından birisi hatadan ve kendimizle yüzleşmekten ölesiye korkmamız. Bir diğeri de yeni nesillerin ebeveynler tarafından sürekli kontrol altında tutulmasıyla kendini gösteren zayıflık. Bu da baskıcı bir toplum yargısını güçlendiriyor maalesef. Sizin bu ikinci sırada saydığım zayıflıkla ilgili de bazı yazılarınız var. Belki başka gözlemlerinizle birlikte bize kendimizi süslemeden, olağan çıplaklığıyla gösteren ve tüm noksanları barındıran bir yazı da yazarsınız. İlgiyle okumaya talibim.
YanıtlaSil