Şarköy ve Mürefte dendiğinde insanların usuna, zeytin ve
üzüm gelir. Bu yıl, Mürefte’ye erken gidip erken ayrıldığımızdan gözlerimiz ve
sofralarımız doğal bir güzellikten, damaklarımız da erişilmez bir tattan mahrum
kaldı. Çünkü üzümlerin ermesine biraz daha zaman vardı. Biz de Mürefte’nin
üzümleri yerine, kiraz ve dutlarını yedik.
Kirazları, dolgun ve lezzetli… Kirazların en güzel yanı ise
köylerden sabahleyin erkenden ya da bir gün öncesinin akşamı toplanıp Mürefte’nin
merkezindeki caddedeki tezgâhlarda satılmaları. Bu lezzetli cennet meyvesi,
uzun yollardan gelip kentlerin meyve ve sebze hallerinde beklemediğinden aroması
capcanlı, meyveler dipdiri. Kesemiz el verdiği sürece biz de bu kirazları satın
alıp yedik.
Mürefte’de neredeyse her evin bahçesinde dut ağacı var. Bu yıl,
dutlar lezzet toyu verdi. Dallar, meyveleri çekemez oldu. Dut dalları,
meyvelerin ağırlığından aşağı salındı. Çok bereketli bir meyve…. Her sabah,
dalında olgunlaşmış meyveler bulmak olanaklı. Gizli, fark edilmeyen bir
çalışması bu ağacın. Akşam yenmez durumdaki meyveler, sabah kalktığınızda birer
bal peteği.
Biz de “Kiraz ‘dut yetişmese beni yiyenin boynunu sapıma
döndürürüm.’ demiş.” atasözü uyarınca boynumuzun kiraz sapına dönmemesi için
dut yedik kirazdan sonra bolca. Doğa ana neyi, ne zaman, nasıl yiyeceğimizi
belli bir düzene, sıraya, izlenceye bağlamış. Doğanın düzenine uyduğumuzda
sorun yaşamıyoruz. Büyük sorunlar, doğanın düzenini bozup onu kendimize
uydurmaya başladığımızda ortaya çıkmakta.
Yazlık evin önünde oturmaktayız gün boyu denize kar ve rüzgâra
karşı. Zamanımızın çoğu burada geçmekte. Bir gölgelik oluşturulmuş zamanında
bir sarmaşıkla. Sarmaşık büyüyüp gövermiş her yanı sarmış. Küçük küçük
meyveleri var, ancak yenmiyor bunlar. Gün boyu dökülmekte bu çiçeğimsi meyveler.
Çardağın altına örtü gerdik önlem için. Üç öğün yemeğimizi burada yemekteyiz. Çiçek
ve meyvenin olduğu yerde arı, sinek ve diğer böcekler de bolca olmakta. Tabaklarımıza
bu çiçeğimsi yenmez meyvelerin yanı sıra sinek, arı ve diğer böcekler de
düşmekte ara sıra. Bu soruna köklü çözüm bulmalı.
Mürefte’ye alışverişe gitmiştik eşimle. Baktım satıcının
yanında satılık asmalar var. Üzerlerinde üzümlerin türleri de yazılı. Yörenin
en ünlü iki üzümü olan kırmızı kardinal ve yapıncak türü iki asma aldım. Eve
geldik. Bir bardak çay içtikten sonra kolları sıvadım. Atacan’dan (11) bana
yardım etmesini istedim. “Sen gençsin, güçlüsün gel bana yardım et! Ben, tek
başıma bu iki ağacı dikemem. Hem senin elin değerse bu dikim işine, bu meyveler
tutar.” dedim. O da yalancı pehlivanlar gibi koştu yanıma. Elimde bel, kazmaktayım
birinci çukuru. O da bir kürek aldı. Kuyunun dibinde biraz toprak bıraktım. “Ben
yoruldum, şu toprakları küre bakalım.” dedim. Girişti işe. Yaşamında ilk kez
kürek tutuyor çocuk. Nasıl tutacağını, toprağı nasıl atacağını bilmiyor. Onun
için de beceremiyor toprağı küremeyi. Küreğin sapı, orasına burasına çarpmakta.
Yanlış yapmadan doğru olmaz. Bu nedenle oturduğum yerde çayımı yudumlamaktayım
sabırla. Annesi dayanamadı, küreği aldı elinden. Çocuk gurur meselesi yaptı
bunu. Çöktü çukurun başına elleriyle çıkardı toprağı.
Sıra ikinci çukura geldi. Yine belle kazmaya başladım.
Toprakları çukurun yanına yığmaktayım özenle. Yine birazcık toprak bırakıp
Atacan’dan yardım istedim. Bu kez kürekle girişti yeniden işe. Kan ter içinde
attı toprağı. İş bitince mutlu bir gülümsemeyle bana bir bakış attı “Başardım!”
dercesine. “Biraz dinlen.” dedim. Oturdu yanıma “Muzaffer Romalı General” gibi.
“Biraz dinlen, sonra dikeriz asmaları.” dediğimde “İyi iş çıkardık değil mi?”
dedi gururla. Artık işin ortağı, öznesi olmuştu.
Azıcık dinlendikten sonra kalktık. “Gel, asmalara
dikeceğimiz kuyulara birer yatak yapalım. Kökleri rahatça büyüsün.” dedim. Gözüme
baktı, nasıl yapacağımızı sorar gibi. Biraz kuru yaprak topladık zeytin
ağaçlarının altından. Onları çukurların dibine serdik özenle. Onların üstüne taşsız,
çöpsüz temiz toprak ufaladık yapraklar örtüldü. Hangi çukura hangi asmayı
dikeceğimizi sordum ona. O kararını verdi. Evin sağına yapıncak üzümünü, soluna
da kırmızı kardinali dikmeye karar verdi.
Önce yapıncak asmasını yerine yerleştirdim. Atacan’dan
tutmasını istedim. O, özenle tutarken asmayı ben, toprakları küremeye başladım
dibine. Dikim işi bitti sayılır. Çocuğa verdim küreği, kalan toprakları atsın
diye. O toprakları ciddiyetle doldurdu fidanın dibine. Kalkıp düzelttim
toprağı. Sıra kırmızı kardinalde… Aynı çalışma düzeni içinde onu da diktik.
Atacan’a, asmalara can suyu vermesini istedim. O da sevinçle yaptı bu işi.
“Bu asmalar senin, sen emek verdin.” dedim. “Yok!” dedi “Birlikte diktik, ikimizin...” diye yanıtladı beni. Kabul ettim söylediğini. Ondan her sabah sulamasını istedim asmaları. O, bu önerimden mutlu oldu. Yazlıktan ayrılıncaya dek suladı onları. Her gün “Büyüdüler mi?” diye sorup kontrol etti asmaları. Ben de önce kökleri tutunuyor toprağa, böylece büyümeye hazırlandıklarını söyledim ona.
Çocukluğumdan beri çok ağaç diktim. Diktiklerimin çoğu ulu
ağaçlar oldu. Ancak bu asmalar çok değerli. Çünkü Atacan’la ortak emeğimiz var.
Kazaya belaya uğramazlarsa boy atarlar gelecek yaza dek. Şimdi heyecanla
beklemekteyiz bir yıl sonrasını. Sonunda Atacan’ın dikili ağacı oldu.
Adil
Hacıömeroğlu
2
Ağustos 2023
En önemlisi de hiçbir yapay ilaca sulamaya gerek duymayacak, yöre iklimine uygun ağaçları çoğaltmak. Emeğinize sağlık
YanıtlaSilNe mutlu sizlere. Asmalarınız dallansın, yapraklara bulansın, salkımlar taneli gür sarksın.
YanıtlaSilDeğerli Adil Öğretmenim , ne güzel Atacan’ la birlikte iş yapıp vakit geçirmişsiniz .Ellerinize, emeğinize sağlık. Kendi emeğinle üretilen ağacın meyvası daha da lezzetli olur . ileride ne güzel yerken anılarak tadılır.Asma’ın ömrü de bakılırsa uzun oluyor toplaması da zevkli , büyüdüğünü görmek keyif verir.En güzeli meyvasınının olduğu görmek , üretip emek vermek . İki üzüm çeşidi de çok güzel ben de çok se verim .Yapıncak asma yaprağı bildiğim kadarıyla Tekirdağ’ın coğrafi işaretli ürünü oldu.Asma yaprağının ve meyvasının yararları pek çoktur şifalıdır.Afiyetle yemek nasip olsun .👏👏🙏🏻🍇🍀Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSilFulya Hanım, ne yazık ki geçen yıl diktiğimiz asmaların meyvelerini yiyemeyeceğiz. Çünkü bu yıl gittiğimizde iki asmanın da sökülüp götürüldüğünü gördük. Yazık oldu emekler...
SilDeğerli Öğretmenim , canınız sağolsun üzüldüm maalesef insanoğlu duyarsız emek dışında insanın hayallerini de yok ediyorşar. Atacan üzülmüştür , Birileri yaparken , başka birileri yok ediyor. Bilmeden yazdım, bir de ben üzdüm sizi kusura bakmayın. Saygılar, sağlıkla kalınız🙏🏻Fulya Kırımoğlu😳😣
Sil