“Türkiye tarihinin önemli bir dönüm noktası. Büyük Taarruz:
Sabah saat 03’te ordugâhtan kalkan Başkomutan Mustafa Kemal, Genelkurmay
Başkanı (Bakanı) Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Birinci Ordu’nun
gözetleme yeri olan Kocatepe’ye geldiler. Gün ağarırken sabah saat 05’te
gürültülü top atışlarıyla saldırı başladı. Ardından piyadeler ilerlemeye
başladılar. Bütün cephede düşmanla temasa gelindi. Top atışları başladığı zaman
Afyon’daki bir balodan üç saat önce dönmüş olan Yunan subayları şaşkınlık
geçirdiler. Türk ordusunun süngü hücumuna kalkan bazı tümenleri ilk olarak
6.55’te Tınaztepe’yi, 9.00’da Belentepe’yi aldılar. 11.25’te Türkmentepe
alındı. Sivritepe ve Kırcaarslan tepeleri bir ara Yunanlıların eline geçtiyse
de sonra yeniden kurtarıldı. Türk kuvvetlerinin çökertmeye çalıştığı Yunan
cephesinin uzunluğu 20 kilometreyi buluyor. Top sesleri Afyon’da bir gök
gürültüsü gibi duyuluyor. Trikopis, Afyon’daki Yunan hastanelerinin
boşaltılmasını ve Uşak’a nakledilmesini emretti. Nakil işi akşama kadar
tamamlandı. Parçalı bulutlu ve rüzgârlı bir havaya rağmen Türk uçakları, 12 keşif
uçuşu 4 hava çarpışması yaptı, 3 Yunan uçağına kendi hatları gerisine zorunlu
iniş yaptırıldı, bir Yunan uçağı düşürüldü. (Birçok basılı yayından alıntı…)
Kılıç Ali’nin anıları: Herkes telaş ve endişe içinde
sabırsızlıkla haber bekliyor. Asker mebusların her biri aklına ve görüşüne göre
mütalaa yürütülüyor.
Batı Cephesi’nin diğer kısmında bulunan Seyitgazi’de de Türk
ordusu Yunan kuvvetlerini oyalamak için saldırıya başladı.
Meclis’in gizli oturumunda, Fevzi Paşa’nın saldırının
başladığını bildiren telgrafı okundu. Başbakan Rauf Bey, bunun birkaç gün gizli
tutulmasını istedi. Ordunun başarısı için dua okundu. Telgrafa verilen cevapta
Tanrı’dan orduyu muzaffer kılması dileğinde bulunuldu.
Başbakan Rauf Bey, halka ve memurlara hitaben bir bildiri
yayımlayarak ordunun bu sabah bütün cephede saldırıya geçtiğini haber verdi;
kurtuluş günlerinin yakın olduğunu bildirdi ve herkesin orduya yardım etmesini
milli kavgadan övünç payına sahip olmasını rica etti.
Yunan Dışişleri Bakanı M. Baltacis, Anadolu’daki orduyu
ayakta tutabilmek için Yunanistan’ın Londra’dan kredi almak istediğini
Atina’daki İngiliz temsilcisine açıkladı. İstek Bentinck’in teli ile Curzon’a
iletildi.
Meclis’in gizli oturumunda Pontos sorununu çözmek için
alınacak tedbirleri hazırlayan komisyonun önerileri tartışıldı. Komisyon,
halkın silahlandırılmasını, şüpheli kişilerin geçici olarak eşkıyalık bölgesi
dışına çıkarılmasını, fiilen isyan edenlerin şiddetle takip edilip yola
getirilmesini, şakiliğin nedenlerinin incelenip açığa çıkarılmasını, bunları
sağlamak için Amasya ve Havalisi Takip Kuvvetleri Kumandanlığı kurulmasını
öneriyor. Uzun tartışmalardan sonra bir kanun çıkarmak yerine gerekli
tedbirlerin hükümet tarafından alınması görüşünü benimsendi.
İstanbul’da Şark Mahfeli açıldı. Yüksek öğrenim görmüş
kişileri, yüksek rütbeli subayları ve sanatçıları kabul edecek mahfelin
açılışına bazı yabancılar da katıldı. Umumi Kâtip Fazıl Ahmet Bey, yaptığı
konuşmada İstanbul seçkinleri için konuşup dinlenecek bir yere ihtiyaç
duyulduğundan burayı açtıklarını, yabancı ziyaretçileri burada kabul
edeceklerini ve kültürel çalışmalarda bulunacaklarını söyledi.
General Harington, Çanakkale’de alayı ziyaret etti. Subaylar
tarafından hediye edilen on adet gümüş trampeteyi teslim aldı. Yarın İngiliz ve
Fransız mezarlığını ziyaret edecek olan Müttefik İşgal Kuvvetleri Kumandanı
Harington, salı sabahı İstanbul’a dönecek.
Anadolu’da Ortodoks Sadası’nın 3. sayısı: Ortodoks
Konferansı Başkanı Filip’in Anadolu’dan İstanbul’a kaçan bazı metropolitlerin
yerlerine vekil atayamayacaklarına ilişkin yazısı. Peyami Sabah’ta Ali
Kemal: Düşmandan Düşmana: Kuvayi Milliye hariç ve dahilde yaptıklarıyla asla
kazanmamış, kaybetmiştir. Ankara yardakçıları, Sevr’i tadil ettirdik diyorlar.
Yapacağımız iş, İttihat ve Terakki’nin yaptıklarını unutturmaktı. Bu doğru yola
girmekten bizi Ankara alıkoydu, alıkoyuyor. Ankara başımızda oldukça bu
keşmekeşten bir hayır doğarsa, bilfarz, İzmir, Edirne kurtulursa seviniriz,
çıldırırız, fakat aklen, irfanen bu mertebe yanıldığımız için yalnız kalemimizi
kırmak değil, insanlığımızdan bile istifa eyleriz. Olaylar ispat edecektir ki
biz yanılmış olmayacağız. İkdam: Fransa’nın Anadolu’nun tahliyesinde
ısrarı. -Yunanistan henüz Venedik Konferansı’na davet edilmemişse de hazırlık
görmekle meşguldür.- Londra’da Nihat Reşat Bey’le bir mülakat. Vakit:
Dedeağaç serbest liman. Yunanlılar Bulgarları şimdiden susturmaya çalışıyorlar.
-Anadolu’da muhtariyet ilan ettiler, idaresi Atina’dan icra ediliyor.
Karagöz: Gunaris, iskeletten ibaret kalmış Kral’dan, askeri, mali, siyasi
durumu konferansa göstermek için bizzat teşrif buyurmasını istiyor. -Yeni usul
siyasetle herkes sulhu bulacak/Harp ejderi bundan sonra başını yolacak./Zan
ederim kıştan evvel Yunanlılar savuşur… İleri: Venedik Konferansı
hakkında devler arasında haberleşme olmaktadır. Fransa, Anadolu’nun tahliyesinde
ısrar ediyor. Türkiye ve Yunanistan’a gönderilecek davetnameleri henüz tespit
edilmediğinden devlet keyfiyeti tehir etmektedir. -Vehip Paşa, Roma’da tevkif
edildi. Tevhidiefkâr: Fransa İngiltere’nin Konferans hakkındaki notasına
cevap verdi. -Milli hükümetimiz konferansa ne gibi şartlar altında katılabilir?
-Darıca’da yeni bir Yuna korsanlığı. 23 tarihli Ankara tebliği: Düşmandan
yeniden bir miktar esir alındı. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü IV, Türk
Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 599-600-601)”
Büyük Taarruz’un başladığı 26 Ağustos 1922’de ülkemiz basın
yayın organlarında yazılanlar yukarıdakiler. Yurdu kurtarmak için canını ortaya
koyanlarla yazgısını işgal güçlerine bağlayanları görmekteyiz bu alıntılarda.
Yoruma gerek var mı?
Adil Hacıömeroğlu
26
Ağustos 2023
Bugün 26 Ağustos. Kutlu olsun.
YanıtlaSil102 yıl önce bugünü en güzel Nazım Hikmet anlatır Kuvayı Milliye Destanında;
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saatı sordu.
Paşalar : “Üç” dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı.Değerli ,Adil Öğretmenim tarihi gün , gün yazarak bizleri doğru ve kıymetli bilgilerle bilgilendiriyorsunuz .Sağolunuz 👏👏🇹🇷🇹🇷🙏🏻Elinize , emeklerinize sağlık🍀💚🙏🏻🌺♥️Fulya Kırımoğlu