KÜTAHYA (Dinlence Yazıları-20)


Çoktan gün, geceye kavuştu. Saat, gece yarısına yaklaşmak üzereydi kente girdiğimizde. Öğretmenevine doğru gitmekteyiz. Kent ışıl ışıl… Aydınlatma direkleri boydan boya ışığa kesmiş. Sarı ışıklar her yanda… Caddelerin ışıltısı, içe ferahlık vermekte. Trafik ışıklarının bulunduğu direkler bile kırmızı, sarı, yeşil yanmakta. Işıklar, yerden ağaç gibi yükselmekte. Bir ışık ırmağı gibi akmakta caddeler boyunca.

Işık ırmağından akarak öğretmenevine doğru gitmekteyiz. Büyükçe bir alana, yol kavşağına geldik. Karşımızda valilik yapısı, o da ışıl ışıl. Döndük öğretmenevinin bulunduğu caddeye. Orası da bir ışık ırmağı. Arabamızı eğledik ışıltıların kıyısında. İnip gittik. Gece nöbetçisi Ali Bey… Güleç yüzlü, ilgili, ince bir adam… Dumlupınar’dan geldiğimizi söyleyip kalacak oda olup olmadığını sorduk. Baktı yüzümüze. Atacan’a baktı. Çocuk yorgun, sanki ayakta uyuyacak. Kurum müdürüne ayrılmış odalardan birini verdi bize. Odanın anahtarını aldık. Birkaç parça eşyamızı almak için çıkacağız. Karnımız çok aç… Yemek yiyebileceğimiz bir yer sorduk. Yakında bir aşevini söyledi. Önce aşevine gidip karnımızı doyurduk. Sonrasında arabadan gece için birkaç parça eşya aldık.

Öğretmenevine döndük. Ali Bey’e kentte gezilecek yerleri sorduk. Öncelikle Çavdarhisar’a gitmemizi önerdi. Orada Aizanoi’yi gezmemizi söyledi. Birkaç yer daha ekledi önerilerine. Sonrasında biz, odaya çıkınca araştırdık, kendimize bir izlence oluşturduk. Bu nedenle bir gün daha kalmaya karar verdik burada.

Gecemiz iyi geçti. Dinlenip güç topladık. Sabah erkenciyiz. Sıkı bir kahvaltı yaptık. Sonrasında öğretmenevinden ayrılırken sabah işe başlayan görevliye bir gece daha kalacağımızı söyledik. O “Tamam!” dedi. Çıktık. İlk olarak Çavdarhisar’a gideceğiz. Uzaktan yakına bir gezi izlencemiz var. Çavdarhisar yaklaşık altmış kilometre. Hava oldukça sıcak… Olsun…Yeni yerler gezeceğiz, yeni bilgiler öğreneceğiz.

Yola çıktık. Çevreyi izlemekteyiz. İnsanlar arı gibi… Ekili dikili alanlarda olmayan ürün nerdeyse yok! Halk üretmekte elinden geldiğince. Mazot pahalı, demiyor. Aracılar, ürünümü elimden yok pahasına alıyor, diyerek sızlanmıyor. Üretiyor... Atatürk’ün milletin efendisi olarak nitelediği köylü, dur duruş bilmeden üretmekte. Köylümüz bahane değil, ürün üretip iş yapıyor. Bir ulus, bu üretim sayesinde ayakta kalıp yaşama tutunmakta.

Yol boyunca çok sayıda kuş türü gördük. Bahçe ve tarlalarda hiç durmadan rızık aramaktalar. Demek ki yuvalarında besleyecekleri yavruları var. Meyve bahçelerinde bülbüller eksik olmuyor. Özellikle de vişne ağaçlarında. Yörede harman kelebeği denen bir kuş oradan oraya uçup konmakta. Sıcağın bunaltısını, doğayı izleyerek savuşturduk.

Derken yol bitti, Aizanoi’ye geldik. İlk kez göreceğiz burayı. Zaten böyle bir yerin olduğunu da bilmiyorduk, öğretmenevindeki görevli söyleyince haberimiz oldu. İlk bakışta insanı büyülemekte. Efes, Side ve Bergama kentleriyle çağdaş burası. Buradaki uygarlık M.Ö. 3000’lere dayanmakta. Koca Çayın iki yakasında kurulu. Adı etimolojik olarak Zeus’un kızı su perisi Erato ile Arkadya ulularından Kral Arkas’ın oğlundan gelmekte. Roma dönemi tapınağının çevresinde yapılan kazılarda İlk Tunç Çağına ait yerleşimlere rastlanmış. Kazılar, günümüzde de sürmekte.

Tapınağın altında büyük bir salon var. Anadolu’daki buna benzer tapınakların hiçbirinde yok böyle bir bodrum sığınağı. Bu durum, buraya özgü ve ilgi çekici. Bodrum da sayılan bu büyükçe salonun mahzen olarak kullanıldığı düşünülmekte. Bence buranın ne işe yaradığını düşünürken sığınak ve toplantı salonu seçeneğini de hesaba katmalı. Tapınağın üstü kırlangıç ve güvercin sürülerine ev sahipliği yapmakta. Bahçeye yerleştirilmiş yontuları, değişik taş yapıtları tek tek inceledik sıcağa aldırmadan.

Çavdarhisar’a döndük. Zaten ilçeye yürüme uzaklığında tapınak. Eşimle Atacan, bir gölgede beklerken ben pazara gittim. Meyveler alıp döndüm. Onların bir kısmını yıkadım yolda yemek için.

Çavdarhisar, küçük bir ilçe. Selçuklular döneminde buraya Çavdar Tatarları yerleşti. Bu nedenle adı, Çavdar Tatarlarını çağrıştırmakta. Aslında ülkemizin birçok yerinde yerleşim yeri adlarına bakıldığında oraya yerleşen Türk boyunu anlamak olanaklı.

Çavdarhisar’dan döndük taze meyvelerimizi yiyerek. Birkaç yere girdik alışveriş için Sonrasında arabamızı Ulu Cami’ye yakın bir yerde eğledik. Gezeceğimiz yerlerin çoğu bu çevrede. Hepsine yürüyerek gidebiliriz.

                                                              Adil Hacıömeroğlu

                                                              19 Ağustos 2023

 

 

1 yorum:

  1. Kütahya'nın ve tüm iç Ege şehirlerinin turizm şehirleri (deniz turizmini kastediyorum) olmaması buralardaki değerlerin ikinci plana düşmesine sebep oluyor maalesef. Ancak bir yandan da bu mirasın korunması, çevrenin ranta kurban gitmemesi için olumlu bir özellik bu.

    YanıtlaSil