“Afyon’da büyük bir saldırıya geçildiğini öğrenen Ankara
halkı, uykusuz bir gece (26/27) geçirdi. Türk birlikleri, sabah saat dörtten
başlayarak dalgalar halinde Yunan mevzilerine saldırdılar. Yunanlıların bir
yıldan beri tahkim ettiği mevziler ele geçirilmeye başlandı. Yunan Birinci
Kolordu Komutanı Trikopis, bazı birliklere, karşı saldırıya geçmelerini
emretti. Ancak, değil karşı saldırıya geçmek, yerinde tutunmanın zorlaştığı,
durumu iyileştirmenin imkânsız olduğu cevabını aldı. Afyon’un boşaltılması ve kuvvetlerin
önceden tespit edilen yere çekilmesi emredildi. Telefon bağlantısı
kesildiğinden emri bazı birliklere ulaştırmak mümkün olmadı. Ordu komutanlığı
ise, fırsat düştükçe karşı saldırıya geçilmesini emretti. Trikopis, daha batıda
bir savunma hattı tutmaya karar verdi. Afyon’da Hıristiyanlar, büyük bir paniğe
kapıldılar. Dört beş bin Ermeni, İstasyon’a akın etti. Yunanlılar, Birinci
Kolordu tarafından bırakılan malzemeyi imha ederek Afyon’u terk ettiler. Bütün
Yunan mevzilerine şiddetli darbeler indiren Türk birlikleri, Afyon’a girdi.
Yunanlılar, perişan halde Sincanlı ovasına atıldı. Süvari Kolordusu, Yunan
çekilme hattına hakim oldu. Nurettin Paşa, Afyon’un alındığını Batı Cephesi’ne
bildirdi. Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşalar onu kutladı.
İki anlamlı ölüm: 57. Tümen Komutanı Reşat Bey, Çakıl
Tepe’yi (Çiğiltepe-AH) emredilen zamanda alamadığı için intihar etti. O can verirken
birlikleri tepeyi ele geçirdiler. Zayıf ve hastalıklı olması sebebiyle
gönderilmiş olan Yıldırım Kemal, Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Bey’in
karşısına çıkarak saldırı emrini alır almaz trene atlayıp geldiğini bildirdi,
en ileri hatlarda çarpışan bir alaya verilmesini istedi. Yıldırım Kemal, iki
saat sonra çarpışmada öldü.
İlk zafer haberleri üzerine, yurdun her yanından Meclis’e,
Başkomutanlığa, gazetelere, Hükümet’e tebrik ve sevinç telgrafları yağmaya
başladı. Afyon’un alındığı haberi, cepheden merak ve heyecanla haber bekleyen
Ankara’da bomba etkisi yaptı. ‘Tarifi mümkün olmayan bir sevinç ve tatlı bir
heyecan içindeki halk, yedisinden yetmişine’ sokaklara döküldü. Havaya silahlar
atıldı. Her adım başında ‘Yaşasın millet! Yaşasın milli ordu! Yaşasın Gazimiz!’
sesleri yükseldi.
Rus Federatif Şuralar Cumhuriyeti Savunma Bakanı Karahan,
Ankara Hükümeti’ne gönderdiği telgrafta, zaferi kutladı ve bu zaferin Rusları
da sevince boğduğunu, kesin zaferin yakın olduğuna inandıklarını bildirdi.
Afganistan ve İran Elçileri, Başbakan Rauf Bey’i ziyaret ederek zaferden ötürü
sevinçlerini bildirdiler.
Mustafa Kemal’in Meclis’e telgrafı: İki günden beri
kesintisiz devam eden savaşlar sonucunda Afyon’u kurtardık. Esir, ağır ve hafif
top ve her çeşit malzemeden ganimet çoktur. Kumandanlarımız sevk ve idarede
düşman kumandanlarından üstündür. Meclis, Başkomutanlığa zafer diledi. Afyon’un
alınmasından ötürü selam ve saygılarını bildirdi.
İlk alınan esirlerden 20-30 kişilik bir kafile. İçlerinde
Edirneli bir Rum berber, uzun süre Bulgar olduğunu ileri sürdü, sonra gerçeği
söyledi. Türk ordusuna karşı çarpışan yerli Rumlar, İstiklal Mahkemelerince
esir sayılmayarak idam ediliyor.
Kayseri’den Batı Cephesine gitmekte olan Halide Edip Konya’da.
Samsun’dan gelen iki uçak, Ankara üzerinde uçuşlar yaptı ve
Samsun Müdafaa-i Hukuku’nun Meclis’e, Hükümete, basına ve bütün kurumları ile
belde halkına bir bildirisini attı. Bildiride, sonuç olarak ‘Biz size deruni,
boynu bükük yetimlerin hürmet ve ricalarıyla dolu tayyareler gönderdik. Siz
bize İzmir ve Bursa’nın istirdadı haberini ne zaman göndereceksiniz?’
deniliyor.
Fransız Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Poincare, Ankara
Hükümeti’nin İçişleri Bakanı Fethi Bey’i kabul etti.
Hakimiyeti Milliye: Başımıza 150 seneden beri yumruk
inerken birbirimizle didişmekle meşgulüz. (Meclis’te söylenen bazı sözlere
hücum). -Garbi Anadolu’nun mühim kısımlarını gösteren harita 35 kuruştur. -Dün
sabahtan itibaren bütün cephelerde kahraman ordumuz düşmanla çarpışmağa
başladı. -Kocaeli ve Menderes mıntıkalarında. Öğüt: Son söz yine silaha
düştü. Fedakâr milletimiz için mukadder olan mesut günler artık yaklaşmıştır. -Samsunlular,
‘biz size tayyare gönderiyoruz, siz bize İzmir’i, Bursa’yı ne zaman
vereceksiniz?’ diyorlar. Biz de onlara diyoruz ki, ‘Yakında…’ Yenigün:
Kahraman ordularımız namus, istiklal ve vatan için dün sabahtan itibaren bütün
cephede cani ve müstevli düşmanla çarpışmaktadır. -Başyazı: Söz silahındır! Açıksöz:
Batı Cephesi’nde savaş başladı. Yardım Allah’tan. -Ziya Gökalp’in manzumesi:
İngiliz’den sakın. Yeni Adana: Umum cephelerde harp başladı. İkdam:
Bir taarruz hareketinin arifesinde miyiz? -Kocaeli, Afyon, Eskişehir
bölgelerinde 25 tarihli keşif saldırıları. -Ekmekçi amele ile fırıncılar
arasındaki anlaşmazlık, bir greve müncer olacak mahiyettedir. -Kayseri’de her
hafta muntazam toplanan Türk Ortodoksları, Fener’e sığınmış olanları
kendilerinden ayırıyorlar. -Yakup Kadri: Türkçe bir gazete, Rum ve Ermeni basını
ile birlikte Ankara Hükümeti’nin çökmeye, dağılmaya doğru gittiğini yazıyor.
Barış görüşmelerinin başlayacağı böyle nazik bir zamanda bu yayınlar, Kral
Konstantin’e ve Hacıanesti’ye yarar. Peyami Sabah’ta Ali Kemal: Biz
bugün iktisaden, içtimaen, fikren öyle geriyiz ki, Avrupa ile aramızda uçurum
var. Sandığımız gibi zamanımızda istiklal, istikbal topla tüfekle kaim
değildir. Vakit: Kocaeli Cephesi’nde ordunun başarılı bir keşif taarruzu.
Bunu hakiki bir taarruzun takip edip etmeyeceğini gelecek yeni tebliğler
gösterecektir. Tevhidiefkar: Konferans, Eylül’ün nihayetinde toplanacak.
Fransa, İtalya ile hemfikir. -Milli ordu, taarruza mı geçiyor? Cephede
darbelerimiz tekrar ve tevali etmeye başladı. Kocaeli mıntıkasında düşman
mevzilerini hücumla zaptettik. -Şark Mahfeli’nin açılış töreni. İleri:
Fransız Hükümeti, Anadolu’nun tahliyesi hususunda ısrar etmektedir. Konferansın
toplanma tarihi, Devletlerce müzakere ediliyor. Venedik Konferansı hakkında
Fransa ve İtalya hemfikirdir. -Taarruzun başladığına dair şehrimizdeki şayialar.
Ordumuzun düşmana her cephede kat’i darbeyi vurabileceğinden emin
bulunduğumuzdan, resmi tebligat beklendiğinden, bu şayialara önem vermemek
kabil değildir. -Başyazı: Kahraman Anadolu: Anadolu’nun hakkı da, kuvveti de,
hususiyle azim ve kararı da var ve ziyadeleşiyor. Babalık: Zelalet-i
siyasiye numuneleri 2: (L. George’un nutku). İbrahim Şevki’nin manzumesi: Kemal’in
ilhamı. -Enver Paşa sağ(!). -Enver Paşa’nın, kuvvetlerini geri çekmeleri için
Ruslara verdiği 19 Mayıs tarihli ültimatom: -Yunan zulmü devam ediyor. (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı
Günlüğü IV, Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara-1996, sf. 601-602-603)”
Yukarıdaki
alıntılara bakıldığında dönemin gazetelerinin çoğu, Büyük Taarruz’un
başladığını henüz bilmiyor. Atatürk ve arkadaşlarının Ankara’ya gelir gelmez
yayımladığı Hakimiyeti Milliye’de var Büyük taarruz haberi yalnızca. İlk bölümdeki
alıntılar, daha çok cephede savaşan subayların anılarından alındığından Taarruz’la
ilgili doğru bilgiler var. Taarruz, dünya kamuoyundan gizlendiği için kimsenin
haberi yok olan bitenden. Anadolu ile İstanbul arasındaki telgraf hatları
kesildiğinden İstanbul basını Anadolu’da başlayan Büyük Taarruz’u henüz
öğrenmemişler.
Gazetelerde
günlük yaşamla ilgili haberler göze çarpmakta. İngiliz işbirlikçisi Ali Kemal
hem Ankara’yı hem de Türk halkını küçümseyen yazılarını sürdürmekte. Türkler hakkında
yazdıklarının bugün de bazı kişilerce savunulup dile getirilmesi rastlantı
mıdır? Demek ki günümüzde de Ali Kemaller var. Her fırsatta kendi halklarını
küçümseyip aşağılama yarındalar yeni Ali Kemaller. Her şey çok açık… Yeter ki
tarihimizi gerçek kaynaklardan okuyup öğrenelim.
Adil
Hacıömeroğlu
27
Ağustos 2023
Çakıl tepe değil de Çiğiltepe olması gerekmez mi.? Acaba 1922' de Çakıl tepe mi deniyordu.?
YanıtlaSilYorumunuz ve ilginiz için sağolun.
SilKaynak kitapta "Çakıl Tepe" yazıyor. Onu değiştirmemiz olanaksız. Ancak ayraç içinde "Çiğiltepe" yazarak düzeltme yaptım. Sanırım bu düzeltme gözünüzden kaçmış. Yeni yazılarda ve yorumlarda buluşmak üzere sağlıcakla kalın.