Yıllardır Türkiye’yi batıdan doğuya,
kuzeyden güneye dolaşmaktayım. Kent, kasaba, köy, dağ tepe, dere, göl, ova
demeden giderim memleketimin her yanına. Yol boyunca ve yerleşim yerlerinde tabelaları
kaçırmadan okurum. Kaçırdıklarım olursa çok üzülürüm. Önemli bir bilgiyi
atlamışım gibi gelir bana. Yalnızca okur muyum? Doğaldır ki hayır! Tabelalarda,
yazı dışındaki öğeler de ilgimi çeker. Bazılarında sanat yapıtı sayılabilecek
nitelikte resimler bulunmakta.
İşyeri tabelaları aslında bir tanıtım
aracı. Karayollarında kilometrelerce öteden sizi uyarırlar. Bunlar, genellikle konukevi
ve aşevi tabelaları... Yoldaki kişinin gereksinmesi bilinir ve buna uygun
yönlendirmeler yapılır. Bu da bir tanıtım ustalığı.
Türkiye’nin neresinde olursa olsun neredeyse
her kentin girişinde gördüğüm, “Trabzon Ekmeği” tabelasına özel ilgi duyarım.
Tabelanın baş yanında kocaman, yuvarlak, pişkin bir Trabzon ekmeği fotoğrafı ya
da resmi bulunur. Tabeladaki ekmek, capcanlı durur, sanki fırından yeni çıkmış
gibi. İnsanların çoğu tabeladaki ekmeği görünce sıcaklığını duyumsayıp canı
çekmekte. Kişi, yolcu da hancı da olsa bu ekmeği alıyor.
Trabzon ekmeğinin piştiği fırına
girdiğinizde aldığınız koku, iştah kabartmakta. Sanayiye, teknolojiye
yenilmemiş geleneksel bir lezzetin kokusudur bu. Mayanın, odun ateşinin, unun,
suyun kokusu… Bir de pişiren ustanın yeteneğiyle kattığı koku var. Ekmek
pişirmek büyük ustalık. Herkesin yapacağı bir iş değil. Özellikle ekmeği oluşturan
malzemeleri seçmek başka bir ustalık…Odun ateşi deyip geçmemek gerek. Söğüt,
kavak gibi ağaçların odunlarıyla olmaz bu iş. Meşe odunu gerek. Isısı yüksek,
harlı ateştir ekmeği ekmek yapan. Ateş, fırının her noktasını ısıtacak. Bu ısı,
hemen geçip gitmeyecek.
Fırını yakıp ısıtmak ayrı bir ustalık…
Fırının tavının ne zaman oluşacağını bilmek, büyük bir beceri… Hamuru, tavı
gelmiş fırına zamanında atmalı. Pişen ekmeği de zamanında almalı fırından.
Ekmeği yakmamalı. Az pişirip çiğ bırakmamalı. Ekmeğin pişme süresini ayarlamak
da büyük beceri.
Trabzon ekmeği, geç bayatlamasıyla
ünlü. Bayatlamışını, tazesi kadar severim. Bayatlamış Trabzon ekmeğiyle zeytin
yemek, çok sevdiğim bir şey. Bunun yanında çay olmazsa olmazım.
Gezilerimde nerde olursa olsun Trabzon
ekmeği tabelasını gördüğümde heyecanlanırım. Memleketimin, doğup büyüdüğüm
toprakların kokusunu almak için fırına girerim. Bir ekmek alırım. Oysa günlük
yaşamımda çok az ekmek yiyen biriyim. Ekmek alınca yanına tulum peynir ve tereyağı
eklerim. Bir de demli çay oldu mu değmeyin keyfime.
Şunu belirteyim ki Trabzon ekmeğinin
asıl tadını aldığım üç yer var. Vakfıkebir merkezde yol üstündeki fırın,
birincisi. Bir de otobüs yolculuklarında Görele’nin Çavuşlu Beldesinde ekmek
molası verilerek alınan ekmek var. Onun otobüse yaydığı koku, nerde var? Çocukluk
ve gençliğimin eşsiz lezzetini söylemeden geçemeyeceğim. Of’taki Kalyon fırınının
erişilmez lezzetteki ekmeği… Uzak diyarlardaki ekmekler de güzel oluyor; ancak
havasından mı, yoksa suyundan mıdır bilinmez bu üç yerdeki ekmeğin tadı yok
bunlarda.
Trabzon ekmeği, kentin önemli bir
markası… Trabzonlu fırıncılar da bu markanın yaratıcıları… Trabzon ekmeğinin görünüşü,
kokusu ve lezzeti bir sanat. Çoğu zaman insan ekmeğe kıyıp kesmiyor bile. Çünkü
sanat yapıtının bütünlüğünü bozmak istemiyor. Ekmeği sanata dönüştüren ustalara
saygı duymaktan başka ne yapabiliriz ki…
Adil Hacıömeroğlu
27 Ağustos 2023
“Her dem yeniden doğarız der bizden kim usanası der” Koca Yunus İnsanla buğdayı eş tutar tasavvufun sade ve derin satırlarında .Buğday olmak Adem olmaktır .…Trabzon ekmeğinin de odun ateşinde pişmesinden dolayı lezzetli olması , farklılık yaratıyor.Türk milleti kanaat eder bir parça peynir bir parça ekmek ona yeter demiş şair ne güzel demiş.Bir parça peynir, birkaç siyah zeytin bir de Trabzon Vakfıkebir ekmeği ne güzel olur çayla onun kokusu , taş fırının hamuru özümseyerek pişirmesi bir başka tad verir.Her Ankara’ ya gelişim de hediye alırdım , akrabalara otobüs mis gibi kokardı.Şehirler arası yolculuklarda gözler arıyor ve buluyor en son Deniz’ liden geçerken güzel bir fırın gözümüze çarpmıştı almıştık.En büyük zenginliğimiz sağlıkla peynir, zeytin ve temiz , sağlıklı , buğdayı ruşeyni alınmadan yapılan ekmekle yiyebilmemiz bir de yanın da Karadenizin doğasından gelen( çay çiçeğinin kokusu ‘ da ayrıdır )mis gibi kokar)çayla keyifli kahvaltı olmazsa olmazımız. Ne güzel güzel Trabzon’ u gezmiş gibi olduk Adil hocam yüreğinize sağlık , afiyetle huzur veren hikayeleriniz mutlu ediyor.Fulya Kırımoğlu
YanıtlaSilTrabzon Ekmeğimi? Vakfıkebir Ekmeğimi?
YanıtlaSilBence Vakfıkebir’ de yapılan Trabzon ekmeğinin tadı başkaydı içinde katkı maddesi olmaması un, tuz , su ve mayadan oluşması , uzun süre dayanıklı olması , lezzeti , taş fırında , odun ateşinin ayarı onu farklı kılıyor. Ankara ‘ da ve diğer şehirlere giderken seyir halinde yol kenarlarındaki fırınlardanTrabzon ekmeklerini de alıyoruz.Trabzon Ekmeğini artık coğrafi işareti var biliyorum . Fulya Kırımoğlu
Sil