UŞAK GEZİSİ VE ATATÜRK ANITI (Dinlence Yazıları-18)


         Öğlen sıcağı, ortalığı kavurmakta. Denizli çıkışında alışveriş yerlerine uğradığımızda arabanın ısıölçeri kırk iki dereceyi gösterdi. Yol boyunca sıcak bunaltmıştı bizi. Arabada yeterli suyumuz var.

         Uşak’a vardığımızda cehennemi sıcak, kente abanmıştı. Öğretmenevine yakın bir yere eğledik arabamızı. Kalacak yer olup olmadığını sorduk. Yok… Yer bulsaydık birkaç gün kalabilirdik bu kentte. Böylece Uşak ve ilçelerini ayrıntılı gezme düşüncemiz suya düştü. Sıcak yüzünden otel arayışına girmedik.

         Öğretmenevinin ağaçlarla kaplı bahçesinde gölgeye attık kendimizi. Öncelikle çay istedik. Ardından tostlarımızı yedik. Çünkü başka bir seçeneğimiz yoktu orada. Bolca çay içtik. İyice dinlendik. Sıcağın baskısından da kurtulduk. Önceliğimiz Uşak Atatürk Anıtı… Zaten gittiğimiz her kentte, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı anıtları ilk gördüğümüz yer. Oturduğumuz bahçenin önüne çıkıp azıcık yürüdüm. Karşıma benim yaşlarımda biri çıktı. Ona, Atatürk Anıtı’nı sordum. Gösterdi, çok yakınmış. Döndüm geriye, birlikte kalkıp Anıt’a doğru yürümeye başladık. Az önce karşılaştığım kişi, hemen yanımızdaki çay bahçesine girmişti. Bizi görünce kalkıp geldi. Düştü önümüze, bizi Uşak Valiliği’nin önündeki Atatürk Anıtı’na götürdü. Bozkırın sarı sıcağı tepemizde kavurmakta her şeyi. Buna karşın bu güzel Anıt’ı belleğimize kazıya kazıya görmemiz gerek. Her yandan fotoğrafını çekmeliyiz.

         Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Anıtı’nı, Ünlü Yontucu Prof. Dr. Tankut Öktem yapmış. 17 metre yüksekliğinde otuz metre uzunluğunda bir anıt. Üç ana bölümden oluşmakta. Birinci bölümde, Uşak’ın Türk süvarilerince kurtarılışı anlatılmakta. İkinci bölümde, Türk Ulusunun asla tutsaklaştırılamayacağını, sonsuza dek özgür ve bağımsız yaşayacağını anlatan zafer sütunu yükselmekte. Bu sütunun önüne Atatürk yerleştirilmiş. Yanında ise üzerinde bilim ve sanat yazan kitapları taşıyan kız ve erkek figürleri… Bu da Cumhuriyet’in kuruluşunu, Atatürk’ün bu en büyük yapıtının gençlere emanet edilişini ve eğitime verilen önemi simgeleştirmekte. Üçüncü bölümde ise Türk kadının yürekliliği, kahramanlığı ve Kurtuluş Savaşı’na verdiği desteği anlatan figürlerden oluşmakta. Ayrıca mermi yüklü kağnı var bu bölümde. Büyüleyici, hayranlık uyandırıcı bir anıt… Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet, ancak bu denli güzel anlatılırdı. Bu nedenle çoktan uçmağa varmış Tankut Öktem’i saygıyla anmamız gerek.

         Bizi Atatürk Anıtı’na götüren kişi, Emekli Matematik Öğretmeni Mehmet Altuğ. Bir süre yurtdışında kalmış. Trabzonlu olduğumu öğrenince daha da bir yakınlaştı benimle. Trabzonluların çok örgütçü olduklarını, gittikleri her yerde kesinlikle bir yapıt bıraktıklarını anlattı bana. Mehmet Bey ile bir yandan gezip bir yandan da yandan söyleştik.

         Gittiğimiz yerlerde, birbirinden güzel ve anlamlı Atatürk anıtlarını görmek, bizleri mutlu etmekte. Uşak’ta, valilik önünde daha önce farklı bir Atatürk Anıtı yapılmıştı. Nedense halk bunu fazla benimsememiş. Bu nedenle bu yontu, tren garının önündeki alana taşınmış. Yerine de Tankut Öktem’in olağanüstü güzellikteki bu anıtı yapılmış. Sayın Altuğ’a eski Anıt’ın niye beğenilmediğini sordum. O: “Ben yorum yapmayayım. Siz, görüp karar verin.” dedi. Orası biraz uzak. Bu nedenle bu sıcakta yürümek olmaz. Arabamızın yanına yürüdük, zaten çok yakındaydı. Bindik arabaya, onun kılavuzluğunda gittik garın önüne. Anıt orada… Biz de beğenmedik. Sanki biraz aceleye getirilmiş gibi.

         Garın yanındaki Uşak Kent Tarihi Müzesi kapandığı için gezemedik ne yazık ki. Oradan eski Uşak evlerinin bulunduğu mahalleye gittik. Birbirinden güzel eski yapılar var. Ancak bazılarının aslına uygun olarak onarılması gerek. Yapıların neredeyse hepsi iki katlı. Atatürk müzesi kapanmak üzereyken kapısına ulaştık. Ne yazık ki görevli kişi, bizi içeri almadı. Bu tür yerlerde çalışanların yaptığı işin ne olduğunu bilmesi gerek. Biraz anlayışlı davranmalı özellikle de il dışından gelip gezenlere. Ayrıca ilgili müdürlükler çalışma saatlerini daha çok insanın gezebileceği biçimde düzenlemesi zorunlu.

         Mehmet Bey ısrar etti bir çay içelim diye. Müftülüğün önündeki bir çay ocağında dostluk çayı içtik. Böylece yorgunluğumuz geçiverdi. Bu arada Sayın Altuğ’un torunu da geldi çay içtiğimiz yere, tanıştık onunla da. Kütahya’ya gitmek için izin istedik. Vedalaştık. Ondan ayrıldıktan sonra Kurşunlu Camisini gezdik. Ardından yola koyulduk.

         Uşak’tan çıkmadan önce yolun sağında şeker fabrikasını gördük. Uğramasak çok ayıp olur. Fabrikanın önünde neredeyse ağlayacağım. Cumhuriyet’in ilk sanayi kuruluşlarından. Burada şeker fabrikasının kurulmasında olağanüstü emek harcayan Nuri Şeker’i saygıyla anmak görevimiz. Türkiye’de şeker sanayinin kurulmasının öncüsüdür Nuri Şeker. Bu fabrikanın temeli 1925’te atılmış. Türkiye’de yapımına başlanan ilk şeker fabrikasıdır burası.  1926’nın sonunda üretime başlamış. Alpullu Şeker Fabrikası ise buradan birkaç ay önce üretmiş ilk Türk şekerini.  Ne yazık ki Cumhuriyet’imizin ilk yıllarında büyük bir heyecanla başlayan sanayileşme atılımı, Atlantik duvarına çarparak tökezledi. Fabrikadan karışık duygularla ayrıldım. Nuri Şeker gibi öncülerden gurur duyarken ABD ve AB ile türlü bağımlılık anlaşmalarıyla ulusal sanayimizi engelleyen, özelleştirme masallarıyla halkımızın alınteriyle oluşan bunca kuruluşu asalaklara peşkeş çekenlere ise öfkem kabardı.

         2 Eylül 1922’de Yunan Başkomutanı Trikopis’in Türk ordusunca tutsak edildiği topraklardayız. Aynı günün sabahında onlarca Yunan subayı teslim olmuştu. İşgal güçleri darmadağınık olup kaçarken yaktıkları Uşak’tan ayrılacağız yüreğimde türlü duygularla. Kafamda, Kurtuluş Savaşı sahneleri canlanmakta. Yurdumuzu kurtarmak için cepheye koşan koca yürekli Mehmetçikleri düşünmekteyim durmaksızın. Kağnılarla Mehmetçiğe mermi taşıyan kadınlar geçmekte gözümün önünden bir film şeridi gibi. Türk süvarilerini toprak testilere doldurdukları soğuk sular, bakraçlara çırpılan ayranlar, taze yapılan ekmek ve çörekle karşılayan yaşulu kadınlar, çocuklar, genç kızlar gururlarını görmekteyim toprağa baktıkça. Kağnının kamyonu yendiği topraklardayız. Yeniden gelmeye söz veriyorum kendime tarihin yazıldığı bu topraklara.

         Arabamıza binip Kütahya yoluna girdik. Gidilecek çok yol, gezilecek çok yer var.

                                                                                Adil Hacıömeroğlu

                                                                                18 Ağustos 2023

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder